---- 10. Bölüm ----
-Bu iddeadan vazgeç Sang-ho. Çünkü Mi-cha'yı seviyorum.!
Sang-ho John'un bu sözleriyle olduğu yerde kaldı. Bunlar duymaktan korktuğu sözlerdi. Yavaşça arkasını dönüp John'a baktı. Kalp atışları yavaşlamıştı. Gülümsemeye çalıştı.
-Öyle mi? Pekala, mutluluklar...
Sang-ho hızla arabasının yanına gidip kendisini koltuğa attı. Yan koltukta Mi-cha'nın saçından düşürdüğü bir toka buldu. Yavaşça eline alıp tokaya baktı ve sanki karşısındaki Mi-cha'ymış gibi mırıldanmaya başladı.
-En azından hislerimi söyleyecektim.. En azından ne düşündüğünü bilmeliydim. Ama şimdi hiçbirşey yapamam Mi-cha..
~~~~~~~~~~
-Bugün erken gelmişsin?
Sang-ho kendisine gülümseyen Mi-cha'ya baktı. Kendini ondan soğutmak istedikçe o daha çok yaklaşıyor gibiydi.
-Evet. Erken geldim.
-Bugün sınavdan sonra dövüş dersi vereceksin değil mi?
Sang-ho'nun gözleri büyüdü.
-Ne?! sınav mı? Ne sınavı? Ama ben hiç hazır değilim.
Mi-cha üzgün bir tavırla Sang-ho'ya baktı.
-Sang-ho, hiç çalışmadın mı? Sınav birazdan başlayacak.
Sang-ho başını iki elinin arasına aldı.
-Olamaz! Ah, evim elimden alınacak kesin. Hiçbirşey bilmiyorum.
Mi-cha tam Sang-ho'ya birşey demek için ağzını açacakken John yavaşça Mi-cha'nın omzuna dokundu.
-Hey Mi-cha. Heyecanlı mısın? Dönemin ilk sınavı.
-Biraz heyecanlıyım aslında.
-Heyecanlanacak birşey yok. Biz çok çalıştık. Başaracağız. Fighting!
Mi-cha John'a gülümseyip elini yumruk yapıp yukarı kaldırdı.
-Fighting!
Sang-ho onları duydukça sinirlendiğinden kulaklarını kapatmıştı. Birkaç dakika sonra önüne gelen sayfalarca kağıtla elini kulaklarından çekip etrafa baktı. Herkes harıl harıl soruları çözmeye çalışıyordu.
Mi-cha Sang-ho'ya baktı. Hiçbirşey yapmıyor, boş boş oturuyordu. Sınavın bitmesine yakın John ayağa kalkıp Mi-cha'ya hafifçe eğildi.
-Mi-cha ben bitirdim. Çıkıyorum. Seni dışarıda bekleyeceğim.
Mi-cha kafasını tamam anlamında sallayıp sınavına döndü. Bütün soruları bitirmişti. Sang-ho'ya baktı. Hala boş boş oyalanıyordu. Yavaşça onun kulağına eğildi.
-Eğer bir sonraki sınav için çalışacağına söz verirsen yardım ederim.
Sang-ho duymamıştı. Kafasını Mi-cha'ya çevirdi.
-Ne?
-Bana çalışacağına söz ver, yardım edeyim.
Sang-ho'nun başka çıkar yolu yoktu.
-Söz veriyorum.
Mi-cha yavaşça kağıtları değiştirip Sang-ho'nunkini de çözdü ve çıktı.
John duvara yaslanmış, yere bakıyordu. Mi-cha'nın çıktığını görünce hızla onun yanına gitti.
-Ne oldu? Niye geç çıktın? Sınavın kötü mü geçti yoksa?
-Yoo.. Oldukça güzeldi.
-Biliyor musun benimki de güzeldi. Bu da senin sayende. Sen bana çalışmayı sevdirdin. Annem babam seninle tanışmak isteyecektir. Öğrencilik hayatımda bir ilk çünkü.
Mi-cha güldü. Bu arada Sang-ho sınav yerinden çıkıp hızla Mi-cha ve John'un yanına geldi ve Mi-cha'yı tek bir hamleyle kendisine çekip sarıldı.
-Teşekkür ederim.. Çok teşekkür ederim..
Mi-cha'nın gözlerinin içi gülüyordu. Bir kez daha Sang-ho'nun sıcak ve güven veren vücudunu yakından hissediyordu.
Bu arada Mi-cha ani bir hamleyle birinin kolunu tutup çektiğini farketti. Bu kişi John'du.
-Mi-cha, bugün bunu kutlamak için seni bir yerlere götüreceğim. Hadi gel benimle.
John Mi-cha'yı çeke çeke götürdü. Sang-ho ise John'un bu tavırlarına büyük öfke duyuyordu.
~~~~~~~~~~
-Sang-ho biraz ara verelim. Çok yoruldum.
-Saçmalama. Alt tarafı kum torbasına vuruyorsun.
Mi-cha hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Alnındaki terleri silip Sang-ho'ya baktı.
-Ama yoruldum diyorum.
Sanb-ho gözlerini devirdi.
-Ya!! Burda dövüş öğretiyorum. Barbie bebeklerle oynayacağımızı mı sandın? Muhakkak yorulacaksın. Dayan biraz.
Mi-cha yutkundu. Yüzü asılmıştı.
-Ben çocuk değilim. Bu tür muamele görmekten sıkıldım artık.!
Sang-ho Mi-cha'nın bu tepkisine çok şaşırmıştı. Mi-cha omzundaki havluyu yere atıp gidecekken Sang-ho Mi-cha'nın arkasından koşup beline sarıldı. Mi-cha neye uğradığı şaşırmış bir şekilde gözlerini faltaşı gibi açtı. Sang-ho da bunu neden yaptığını anlamamıştı. Onun belini bırakmak istemiyordu ama aklına John gelince anında elini çekti. Durumu düzeltmek için gülümsemeye çalışıp hızla konuşmaya başladı.
-Biz iki iyi arkadaşız. Böyle basit birşey için alınma. Alınacağın birşeyse beni uyarman yeter.
"arkadaşız.." bu söz Mi-cha'nın içindeki umudu bir anda yok etmişti. Yavaşça Sang-ho'ya döndü.
-Ama çocukmuşum gibi davranıyorsun.
-Çünkü çocuk gibisin.
-Gördün mü? Sen de itiraf ettin işte.!
-Ama diğer kızlardan bu yönünle farklı olduğun için sadece seninle arkadaşım. Benim kızlarla uzun süreli bir dostluğum hiç olmadı.
Mi-cha Sang-ho'ya boş boş baktı. Sang-ho bakışlarını çekip kum torbasının yanına gitti.
-Hadi devam edelim. Eğer bir erkeğin sana yaklaşmasına izin vermek istemiyorsan biraz güçlü olmalısın.
-Az önce bana yaklaştın ama birşey yapamadım.
Sang-ho böyle bir sözü hiç beklemiyordu ama şaşkınlığını belli etmemeye çalıştı.
-Yok bir de yapsaydın! Kafamı kırıp göxüme yumruk geçirmeyi mi düşünüyordun.? Ben senin arkadaşınım. Sapık değil!
-Öyle demek istemedim. Boşver..
~~~~~~~~~~~
-Sang-ho, bir sonraki sınava daha çok var ama biz şimdiden çalışalım.
Sang-ho dolu ağzıyla karşısına dikilen Mi-cha'ya baktı.
-Yemek yiyorum. Kör müsün?
-Ben kütüphaneye gidiyorum. Sandviçini bitirince gel.
-Tamam.
Mi-cha'ya en huzur veren yer okulun en sessiz kütüphanesiydi. Burası diğer binalardakine oranla daha küçük, daha sessizdi. Mi-cha yine kitapları karıştırmaya başladı. Üst raftaki bir kitap ilgisini çekti ama boyu o kitaba ulaşacak kadar uzun değildi.
-Mi-cha yine mi kitaplarla cebelleşiyorsun?
Mi-cha kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. John ellerini cebine atmış, gülümsüyordu. Mi-cha'ya yaklaştı.
-Hangisi?
-Şurdaki Kırmızının yanındaki kahverengi ansiklopediye benzeyen kitap.
John uzanmaya çalıştı ama onun da boyu yetmemişti. Sadece kitabı birazcık kendilerine doğru çekebilmişti.
-John ben alabilirim.
-Hayır, ben de alırım.
İkisi de uzanmak için hoplayınca çarpışıp birkaç kitapla birlikte yere düştüler.
Mi-cha gözlerini ani bir hareketle kapattı. Gözünü açtığında John Mi-cha'ya çok yaklaşmıştı...
Umarım beğenmişsinizdir. Okuyan herkese teşekkür ederim ^^
-Bu iddeadan vazgeç Sang-ho. Çünkü Mi-cha'yı seviyorum.!
Sang-ho John'un bu sözleriyle olduğu yerde kaldı. Bunlar duymaktan korktuğu sözlerdi. Yavaşça arkasını dönüp John'a baktı. Kalp atışları yavaşlamıştı. Gülümsemeye çalıştı.
-Öyle mi? Pekala, mutluluklar...
Sang-ho hızla arabasının yanına gidip kendisini koltuğa attı. Yan koltukta Mi-cha'nın saçından düşürdüğü bir toka buldu. Yavaşça eline alıp tokaya baktı ve sanki karşısındaki Mi-cha'ymış gibi mırıldanmaya başladı.
-En azından hislerimi söyleyecektim.. En azından ne düşündüğünü bilmeliydim. Ama şimdi hiçbirşey yapamam Mi-cha..
~~~~~~~~~~
-Bugün erken gelmişsin?
Sang-ho kendisine gülümseyen Mi-cha'ya baktı. Kendini ondan soğutmak istedikçe o daha çok yaklaşıyor gibiydi.
-Evet. Erken geldim.
-Bugün sınavdan sonra dövüş dersi vereceksin değil mi?
Sang-ho'nun gözleri büyüdü.
-Ne?! sınav mı? Ne sınavı? Ama ben hiç hazır değilim.
Mi-cha üzgün bir tavırla Sang-ho'ya baktı.
-Sang-ho, hiç çalışmadın mı? Sınav birazdan başlayacak.
Sang-ho başını iki elinin arasına aldı.
-Olamaz! Ah, evim elimden alınacak kesin. Hiçbirşey bilmiyorum.
Mi-cha tam Sang-ho'ya birşey demek için ağzını açacakken John yavaşça Mi-cha'nın omzuna dokundu.
-Hey Mi-cha. Heyecanlı mısın? Dönemin ilk sınavı.
-Biraz heyecanlıyım aslında.
-Heyecanlanacak birşey yok. Biz çok çalıştık. Başaracağız. Fighting!
Mi-cha John'a gülümseyip elini yumruk yapıp yukarı kaldırdı.
-Fighting!
Sang-ho onları duydukça sinirlendiğinden kulaklarını kapatmıştı. Birkaç dakika sonra önüne gelen sayfalarca kağıtla elini kulaklarından çekip etrafa baktı. Herkes harıl harıl soruları çözmeye çalışıyordu.
Mi-cha Sang-ho'ya baktı. Hiçbirşey yapmıyor, boş boş oturuyordu. Sınavın bitmesine yakın John ayağa kalkıp Mi-cha'ya hafifçe eğildi.
-Mi-cha ben bitirdim. Çıkıyorum. Seni dışarıda bekleyeceğim.
Mi-cha kafasını tamam anlamında sallayıp sınavına döndü. Bütün soruları bitirmişti. Sang-ho'ya baktı. Hala boş boş oyalanıyordu. Yavaşça onun kulağına eğildi.
-Eğer bir sonraki sınav için çalışacağına söz verirsen yardım ederim.
Sang-ho duymamıştı. Kafasını Mi-cha'ya çevirdi.
-Ne?
-Bana çalışacağına söz ver, yardım edeyim.
Sang-ho'nun başka çıkar yolu yoktu.
-Söz veriyorum.
Mi-cha yavaşça kağıtları değiştirip Sang-ho'nunkini de çözdü ve çıktı.
John duvara yaslanmış, yere bakıyordu. Mi-cha'nın çıktığını görünce hızla onun yanına gitti.
-Ne oldu? Niye geç çıktın? Sınavın kötü mü geçti yoksa?
-Yoo.. Oldukça güzeldi.
-Biliyor musun benimki de güzeldi. Bu da senin sayende. Sen bana çalışmayı sevdirdin. Annem babam seninle tanışmak isteyecektir. Öğrencilik hayatımda bir ilk çünkü.
Mi-cha güldü. Bu arada Sang-ho sınav yerinden çıkıp hızla Mi-cha ve John'un yanına geldi ve Mi-cha'yı tek bir hamleyle kendisine çekip sarıldı.
-Teşekkür ederim.. Çok teşekkür ederim..
Mi-cha'nın gözlerinin içi gülüyordu. Bir kez daha Sang-ho'nun sıcak ve güven veren vücudunu yakından hissediyordu.
Bu arada Mi-cha ani bir hamleyle birinin kolunu tutup çektiğini farketti. Bu kişi John'du.
-Mi-cha, bugün bunu kutlamak için seni bir yerlere götüreceğim. Hadi gel benimle.
John Mi-cha'yı çeke çeke götürdü. Sang-ho ise John'un bu tavırlarına büyük öfke duyuyordu.
~~~~~~~~~~
-Sang-ho biraz ara verelim. Çok yoruldum.
-Saçmalama. Alt tarafı kum torbasına vuruyorsun.
Mi-cha hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Alnındaki terleri silip Sang-ho'ya baktı.
-Ama yoruldum diyorum.
Sanb-ho gözlerini devirdi.
-Ya!! Burda dövüş öğretiyorum. Barbie bebeklerle oynayacağımızı mı sandın? Muhakkak yorulacaksın. Dayan biraz.
Mi-cha yutkundu. Yüzü asılmıştı.
-Ben çocuk değilim. Bu tür muamele görmekten sıkıldım artık.!
Sang-ho Mi-cha'nın bu tepkisine çok şaşırmıştı. Mi-cha omzundaki havluyu yere atıp gidecekken Sang-ho Mi-cha'nın arkasından koşup beline sarıldı. Mi-cha neye uğradığı şaşırmış bir şekilde gözlerini faltaşı gibi açtı. Sang-ho da bunu neden yaptığını anlamamıştı. Onun belini bırakmak istemiyordu ama aklına John gelince anında elini çekti. Durumu düzeltmek için gülümsemeye çalışıp hızla konuşmaya başladı.
-Biz iki iyi arkadaşız. Böyle basit birşey için alınma. Alınacağın birşeyse beni uyarman yeter.
"arkadaşız.." bu söz Mi-cha'nın içindeki umudu bir anda yok etmişti. Yavaşça Sang-ho'ya döndü.
-Ama çocukmuşum gibi davranıyorsun.
-Çünkü çocuk gibisin.
-Gördün mü? Sen de itiraf ettin işte.!
-Ama diğer kızlardan bu yönünle farklı olduğun için sadece seninle arkadaşım. Benim kızlarla uzun süreli bir dostluğum hiç olmadı.
Mi-cha Sang-ho'ya boş boş baktı. Sang-ho bakışlarını çekip kum torbasının yanına gitti.
-Hadi devam edelim. Eğer bir erkeğin sana yaklaşmasına izin vermek istemiyorsan biraz güçlü olmalısın.
-Az önce bana yaklaştın ama birşey yapamadım.
Sang-ho böyle bir sözü hiç beklemiyordu ama şaşkınlığını belli etmemeye çalıştı.
-Yok bir de yapsaydın! Kafamı kırıp göxüme yumruk geçirmeyi mi düşünüyordun.? Ben senin arkadaşınım. Sapık değil!
-Öyle demek istemedim. Boşver..
~~~~~~~~~~~
-Sang-ho, bir sonraki sınava daha çok var ama biz şimdiden çalışalım.
Sang-ho dolu ağzıyla karşısına dikilen Mi-cha'ya baktı.
-Yemek yiyorum. Kör müsün?
-Ben kütüphaneye gidiyorum. Sandviçini bitirince gel.
-Tamam.
Mi-cha'ya en huzur veren yer okulun en sessiz kütüphanesiydi. Burası diğer binalardakine oranla daha küçük, daha sessizdi. Mi-cha yine kitapları karıştırmaya başladı. Üst raftaki bir kitap ilgisini çekti ama boyu o kitaba ulaşacak kadar uzun değildi.
-Mi-cha yine mi kitaplarla cebelleşiyorsun?
Mi-cha kafasını sesin geldiği yöne çevirdi. John ellerini cebine atmış, gülümsüyordu. Mi-cha'ya yaklaştı.
-Hangisi?
-Şurdaki Kırmızının yanındaki kahverengi ansiklopediye benzeyen kitap.
John uzanmaya çalıştı ama onun da boyu yetmemişti. Sadece kitabı birazcık kendilerine doğru çekebilmişti.
-John ben alabilirim.
-Hayır, ben de alırım.
İkisi de uzanmak için hoplayınca çarpışıp birkaç kitapla birlikte yere düştüler.
Mi-cha gözlerini ani bir hareketle kapattı. Gözünü açtığında John Mi-cha'ya çok yaklaşmıştı...
Umarım beğenmişsinizdir. Okuyan herkese teşekkür ederim ^^
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder