28 Mayıs 2011 Cumartesi

Playboy (1. Bölüm)

Yazar: Kim Fueisa


~> PLAYBOY [1. Bölüm] <~



Yazan: Kim Fueisa (Feyza)



Tür: Tomantik,komedi



Bölüm sayısı: Belli değil



~Karakterler~



Sang-ho: Playboy Very Happy

John: Sang-ho'nun en yakın arkadaşı

Myung-Dae: Sang-Ho'nun arkadaşı.



Kızlar:



Mi-cha

Nuri



(Kim olduklarını şimdi bilmeyin bence Very Happy)





[1.Bölüm]





-Oppaa~ , hadi uyaan~



Kız, parmaklarını Sang-ho'nun çıplak göğsünde gezdiriyordu.



-Oppa~ , hadi ama uyan~



Sang-ho gördüğü rüyanın etkisiyle yüzünde kocaman bir gülümsemeyle uyandı ve esnemeye başladı. Gözlerini açtığında kendisine gülümseyen yarı çıplak kızı görünce aniden sıçrayıp doğruldu.



-Sen de kimsin be?



Kız da doğrulup dudağını büzdü:



-Beni tanımadın mı? Şaka yapıyorsun..



Sang-ho kafasını yana çevirip kızın suratına düşünceli düşünceli baktı. Sonra gözlerini devirdi.



-Ahhh, burda uyuduğunu söyleme bana.



-Oppa~, tabi ki birlikte olduk nasıl hatırlamazsın.



Sang-ho gözlerini kocaman açıp kıza yaklaştı:



-Dün, gece, birlikte mi uyuduk?



Kız gülümsedi ve daha da yaklaştı:



-Evet.



Sang-ho gözlerini daha da kocaman açtı:



-Aramızda birşey geçti mi?



Kız utangaç bir şekilde gülümsedi:



-Hatırlamıyor musun?



Sang- ho eliyle saçlarını karıştırdı. Hemen üstündeki örtüyü çekip yataktan kalktı ve aynaya baktı:



-Tanrım, hala yakışıklıyım. Bana bak, dün gece ben çok mu içtim. Senin gibi çirkiniyle de ilk kez uyudum. Ahh tanrım. Formumu kaybediyorum.



Kız dudağını büzüştürüp Sang-ho'nun aynada kendisine bakan yansımasına baktı:



-Oppa kalbimi kırıyorsun.



-Kafanı kırmadığıma şükret. Çabuk git duş al. Zift gibi kokuyorsun. Sonra da giyin ve defol. O iğrenç vücudunu görmeye tahammül edemiyorum artık.



deyip kedndisini mutfağa attı. Dolaptan bir bardak portakal suyu aldıktan sonra koltuğa uzanıp televizyonu açtı.



15-20 dakika sonra kızın yanına geldiğini farketti:



-Ben sana defol demedim mi? Sana baktıkça utanıyorum. Dün çok içmiş olmalıyım.



-Oppa yeter ama! Çok ileri gidiyorsun. Dün böyle demiyordun, saçlarıma, gözlerime, gülüşüme aşık olduğunu söylüyordun.



Sang-ho meyvesuyunu birden püskürttü:



-N..n..ne ! Bunları sana mı dedim?



Birden doğruldu. Yerdeki pantolonundan cüzdanını çıkarıp içinden yüklü miktarda para çıkardı:



-Al bunu ve defol. Tam bir playgirl gibisin. Çok oynayanın var anlaşılan.



deyip alaycı bir şekilde gülümsedi.



-Aynen öyle ama Sen de ...Adinin tekisin! Dedikleri gibi aşağılık bir Playboy!



Sang-ho yüzüne yediği tokatın hafif acısını hissedince gözlerini kapatıp kaşlarını çattı sonra yine her zamanki alaycı gülümsemeyle kıza yaklaştı:



-Aramızdaki farkı bilmek ister misin? Ben seçenim sen seçilen.Şimdi defol.!





Kız burnundan soluyordu. Çantasını tek hamleyle kapıp dışarı çıktı.

Sang-ho ağzına sakızını aldıktan sonra kendisini yine kanepeye attı. 5 dakika geçmeden John gelmişti:



-Hey, az önce kapıda karşılaştığım kız dün bardaki kız değil mi?



-Bilmem, o mu? Sen mi tanıştırdın bu kızla beni?



-Hayır, aksine sen yaklaştın. Neyse onu bunu boşver de anlat bakalım dün niye o kadar içtin?



-Babam olacak adam yüzünden.



-Yine ne yaptı?



Bu arada John eline Sang-ho'nun elektro gitarını alıp hafiften çalmaya başlamıştı.



-Off kes şunu zaten başım şişti.



-Tamam bıraktım. Anlat hadi.



-Neymiş efendim üniversiteye gitmezsem evvimi ve arabalarımı elimden alacakmış. İlkokul çocuğu gibi babamla kalmamak için özel üniversiteye yazıldım.



-Ben de bu konuyu konuşacaktım. Bizimkiler de sen hangisine gidersen oraya yazılmaya karar verdiler. Tabi ben de .



deyip göz kırptı.



-Okula ordu gibi mi gideceğiz ? Asker değil orası üniversite!



-İster iste ister isteme.





~~~~~~~~~~~~



-Vay anam vay.. Sang-ho burda süper kızlar var. Şunlara bak.



-Hangisi?



-Şu mini etekli olan kızlar.



-Hah. Zevkine tükürüyüm. Bardakiler daha olgun. Bunlar çocuk gibi. Bacakları bile çarpık baksana.



-Senin işin kolay, yakışıklısın. Anında koşarlar sana. Herkes şimdiden yiyecek gibi bakıyor.



-Yürü gidelim şurdan. Lanet olası!! Hala çocuk gibi okula geliyorum.



Bu arada Joh'un sağa sola göz kırptığını farketti.



-Aptal mısın? Kes şunu!



-Niyeymiş?



hala devam ediyordu.



-Türkiye'de senin gibilere ne derler biliyor musun?



-Ne bileyim? Ülke ülke gezen sensin. Ben miyim?



-Abzaza mıydı abaza mıydı öyle birşey.



-O ne demekmiş?



-Senin gibi kız peşinde koşan ama hala bekaret olduğu apaçık olan aptallara verilen isim.



-Hiç de bile, senin kadar olmasa da benim de birlikteliğim oldu.



-Her neyse. Ben eve gidiyorum.



-Daha yeni geldik



-Uykum var, uğraşamam bu saçmalıklarla. Akşam seni alırım. Bu kez gelmemezlik etme.





~~~~~~~~~~~~





-Hava mis gibi be. Seviyorum seni Seoul!!



-Şşşş.. John, şuraya bak.





İleride sokak köşesinde bir adam bir kızı dövüyordu.



Sang- ho kısaca bir ıslık çaldı.



-Vay canınaaa.Seoul erkeklerinin tarzı değişmiş. Süper dövüyor kızı.



-Kız da güzelmiş hani.



-Aptal bir fahişe. Kıyafete bak.



-Yardım etsek mi?



-Gerek yok. Adam gitti bile.



Aldırmayıp yola devam ettiler sokağın köşesinden dönerken . Kızın haykırışıyla irkildiler.



-Bana yardım edin!



John hemen koştu.



-Sang- ho, kız bayıldı.



-Bırak uğraşma. Magazinlere yeterince konu oluyorum zaten. Bir de bu çıkmasın peder bana yutturur gazeteleri.



-Ben bu kızı eve götürürüm.



-Ondan sonra da ne yaparsın malum! Bana bırak. Bende kalsın.



-Sana mı?



Sang-ho yan gözle John'a baktı:



-Ben bir kız istemediği sürece asla zarar vermem. Lafını bil de konuş. Al şunu kucağına. Bizim eve gidiyoruz. Hay lanet bugün bar işi de yattı.!



NOT: 1. bölüm çok sıkıcıydı farkındayım ama olaylar sonradan gelişecek. Umarım beğenirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder