Yazar: Kim Fueisa
~> PLAYBOY [1. Bölüm] <~
Yazan: Kim Fueisa (Feyza)
Tür: Tomantik,komedi
Bölüm sayısı: Belli değil
~Karakterler~
Sang-ho: Playboy
John: Sang-ho'nun en yakın arkadaşı
Myung-Dae: Sang-Ho'nun arkadaşı.
Kızlar:
Mi-cha
Nuri
(Kim olduklarını şimdi bilmeyin bence )
[1.Bölüm]
-Oppaa~ , hadi uyaan~
Kız, parmaklarını Sang-ho'nun çıplak göğsünde gezdiriyordu.
-Oppa~ , hadi ama uyan~
Sang-ho gördüğü rüyanın etkisiyle yüzünde kocaman bir gülümsemeyle uyandı ve esnemeye başladı. Gözlerini açtığında kendisine gülümseyen yarı çıplak kızı görünce aniden sıçrayıp doğruldu.
-Sen de kimsin be?
Kız da doğrulup dudağını büzdü:
-Beni tanımadın mı? Şaka yapıyorsun..
Sang-ho kafasını yana çevirip kızın suratına düşünceli düşünceli baktı. Sonra gözlerini devirdi.
-Ahhh, burda uyuduğunu söyleme bana.
-Oppa~, tabi ki birlikte olduk nasıl hatırlamazsın.
Sang-ho gözlerini kocaman açıp kıza yaklaştı:
-Dün, gece, birlikte mi uyuduk?
Kız gülümsedi ve daha da yaklaştı:
-Evet.
Sang-ho gözlerini daha da kocaman açtı:
-Aramızda birşey geçti mi?
Kız utangaç bir şekilde gülümsedi:
-Hatırlamıyor musun?
Sang- ho eliyle saçlarını karıştırdı. Hemen üstündeki örtüyü çekip yataktan kalktı ve aynaya baktı:
-Tanrım, hala yakışıklıyım. Bana bak, dün gece ben çok mu içtim. Senin gibi çirkiniyle de ilk kez uyudum. Ahh tanrım. Formumu kaybediyorum.
Kız dudağını büzüştürüp Sang-ho'nun aynada kendisine bakan yansımasına baktı:
-Oppa kalbimi kırıyorsun.
-Kafanı kırmadığıma şükret. Çabuk git duş al. Zift gibi kokuyorsun. Sonra da giyin ve defol. O iğrenç vücudunu görmeye tahammül edemiyorum artık.
deyip kedndisini mutfağa attı. Dolaptan bir bardak portakal suyu aldıktan sonra koltuğa uzanıp televizyonu açtı.
15-20 dakika sonra kızın yanına geldiğini farketti:
-Ben sana defol demedim mi? Sana baktıkça utanıyorum. Dün çok içmiş olmalıyım.
-Oppa yeter ama! Çok ileri gidiyorsun. Dün böyle demiyordun, saçlarıma, gözlerime, gülüşüme aşık olduğunu söylüyordun.
Sang-ho meyvesuyunu birden püskürttü:
-N..n..ne ! Bunları sana mı dedim?
Birden doğruldu. Yerdeki pantolonundan cüzdanını çıkarıp içinden yüklü miktarda para çıkardı:
-Al bunu ve defol. Tam bir playgirl gibisin. Çok oynayanın var anlaşılan.
deyip alaycı bir şekilde gülümsedi.
-Aynen öyle ama Sen de ...Adinin tekisin! Dedikleri gibi aşağılık bir Playboy!
Sang-ho yüzüne yediği tokatın hafif acısını hissedince gözlerini kapatıp kaşlarını çattı sonra yine her zamanki alaycı gülümsemeyle kıza yaklaştı:
-Aramızdaki farkı bilmek ister misin? Ben seçenim sen seçilen.Şimdi defol.!
Kız burnundan soluyordu. Çantasını tek hamleyle kapıp dışarı çıktı.
Sang-ho ağzına sakızını aldıktan sonra kendisini yine kanepeye attı. 5 dakika geçmeden John gelmişti:
-Hey, az önce kapıda karşılaştığım kız dün bardaki kız değil mi?
-Bilmem, o mu? Sen mi tanıştırdın bu kızla beni?
-Hayır, aksine sen yaklaştın. Neyse onu bunu boşver de anlat bakalım dün niye o kadar içtin?
-Babam olacak adam yüzünden.
-Yine ne yaptı?
Bu arada John eline Sang-ho'nun elektro gitarını alıp hafiften çalmaya başlamıştı.
-Off kes şunu zaten başım şişti.
-Tamam bıraktım. Anlat hadi.
-Neymiş efendim üniversiteye gitmezsem evvimi ve arabalarımı elimden alacakmış. İlkokul çocuğu gibi babamla kalmamak için özel üniversiteye yazıldım.
-Ben de bu konuyu konuşacaktım. Bizimkiler de sen hangisine gidersen oraya yazılmaya karar verdiler. Tabi ben de .
deyip göz kırptı.
-Okula ordu gibi mi gideceğiz ? Asker değil orası üniversite!
-İster iste ister isteme.
~~~~~~~~~~~~
-Vay anam vay.. Sang-ho burda süper kızlar var. Şunlara bak.
-Hangisi?
-Şu mini etekli olan kızlar.
-Hah. Zevkine tükürüyüm. Bardakiler daha olgun. Bunlar çocuk gibi. Bacakları bile çarpık baksana.
-Senin işin kolay, yakışıklısın. Anında koşarlar sana. Herkes şimdiden yiyecek gibi bakıyor.
-Yürü gidelim şurdan. Lanet olası!! Hala çocuk gibi okula geliyorum.
Bu arada Joh'un sağa sola göz kırptığını farketti.
-Aptal mısın? Kes şunu!
-Niyeymiş?
hala devam ediyordu.
-Türkiye'de senin gibilere ne derler biliyor musun?
-Ne bileyim? Ülke ülke gezen sensin. Ben miyim?
-Abzaza mıydı abaza mıydı öyle birşey.
-O ne demekmiş?
-Senin gibi kız peşinde koşan ama hala bekaret olduğu apaçık olan aptallara verilen isim.
-Hiç de bile, senin kadar olmasa da benim de birlikteliğim oldu.
-Her neyse. Ben eve gidiyorum.
-Daha yeni geldik
-Uykum var, uğraşamam bu saçmalıklarla. Akşam seni alırım. Bu kez gelmemezlik etme.
~~~~~~~~~~~~
-Hava mis gibi be. Seviyorum seni Seoul!!
-Şşşş.. John, şuraya bak.
İleride sokak köşesinde bir adam bir kızı dövüyordu.
Sang- ho kısaca bir ıslık çaldı.
-Vay canınaaa.Seoul erkeklerinin tarzı değişmiş. Süper dövüyor kızı.
-Kız da güzelmiş hani.
-Aptal bir fahişe. Kıyafete bak.
-Yardım etsek mi?
-Gerek yok. Adam gitti bile.
Aldırmayıp yola devam ettiler sokağın köşesinden dönerken . Kızın haykırışıyla irkildiler.
-Bana yardım edin!
John hemen koştu.
-Sang- ho, kız bayıldı.
-Bırak uğraşma. Magazinlere yeterince konu oluyorum zaten. Bir de bu çıkmasın peder bana yutturur gazeteleri.
-Ben bu kızı eve götürürüm.
-Ondan sonra da ne yaparsın malum! Bana bırak. Bende kalsın.
-Sana mı?
Sang-ho yan gözle John'a baktı:
-Ben bir kız istemediği sürece asla zarar vermem. Lafını bil de konuş. Al şunu kucağına. Bizim eve gidiyoruz. Hay lanet bugün bar işi de yattı.!
NOT: 1. bölüm çok sıkıcıydı farkındayım ama olaylar sonradan gelişecek. Umarım beğenirsiniz.
~> PLAYBOY [1. Bölüm] <~
Yazan: Kim Fueisa (Feyza)
Tür: Tomantik,komedi
Bölüm sayısı: Belli değil
~Karakterler~
Sang-ho: Playboy
John: Sang-ho'nun en yakın arkadaşı
Myung-Dae: Sang-Ho'nun arkadaşı.
Kızlar:
Mi-cha
Nuri
(Kim olduklarını şimdi bilmeyin bence )
[1.Bölüm]
-Oppaa~ , hadi uyaan~
Kız, parmaklarını Sang-ho'nun çıplak göğsünde gezdiriyordu.
-Oppa~ , hadi ama uyan~
Sang-ho gördüğü rüyanın etkisiyle yüzünde kocaman bir gülümsemeyle uyandı ve esnemeye başladı. Gözlerini açtığında kendisine gülümseyen yarı çıplak kızı görünce aniden sıçrayıp doğruldu.
-Sen de kimsin be?
Kız da doğrulup dudağını büzdü:
-Beni tanımadın mı? Şaka yapıyorsun..
Sang-ho kafasını yana çevirip kızın suratına düşünceli düşünceli baktı. Sonra gözlerini devirdi.
-Ahhh, burda uyuduğunu söyleme bana.
-Oppa~, tabi ki birlikte olduk nasıl hatırlamazsın.
Sang-ho gözlerini kocaman açıp kıza yaklaştı:
-Dün, gece, birlikte mi uyuduk?
Kız gülümsedi ve daha da yaklaştı:
-Evet.
Sang-ho gözlerini daha da kocaman açtı:
-Aramızda birşey geçti mi?
Kız utangaç bir şekilde gülümsedi:
-Hatırlamıyor musun?
Sang- ho eliyle saçlarını karıştırdı. Hemen üstündeki örtüyü çekip yataktan kalktı ve aynaya baktı:
-Tanrım, hala yakışıklıyım. Bana bak, dün gece ben çok mu içtim. Senin gibi çirkiniyle de ilk kez uyudum. Ahh tanrım. Formumu kaybediyorum.
Kız dudağını büzüştürüp Sang-ho'nun aynada kendisine bakan yansımasına baktı:
-Oppa kalbimi kırıyorsun.
-Kafanı kırmadığıma şükret. Çabuk git duş al. Zift gibi kokuyorsun. Sonra da giyin ve defol. O iğrenç vücudunu görmeye tahammül edemiyorum artık.
deyip kedndisini mutfağa attı. Dolaptan bir bardak portakal suyu aldıktan sonra koltuğa uzanıp televizyonu açtı.
15-20 dakika sonra kızın yanına geldiğini farketti:
-Ben sana defol demedim mi? Sana baktıkça utanıyorum. Dün çok içmiş olmalıyım.
-Oppa yeter ama! Çok ileri gidiyorsun. Dün böyle demiyordun, saçlarıma, gözlerime, gülüşüme aşık olduğunu söylüyordun.
Sang-ho meyvesuyunu birden püskürttü:
-N..n..ne ! Bunları sana mı dedim?
Birden doğruldu. Yerdeki pantolonundan cüzdanını çıkarıp içinden yüklü miktarda para çıkardı:
-Al bunu ve defol. Tam bir playgirl gibisin. Çok oynayanın var anlaşılan.
deyip alaycı bir şekilde gülümsedi.
-Aynen öyle ama Sen de ...Adinin tekisin! Dedikleri gibi aşağılık bir Playboy!
Sang-ho yüzüne yediği tokatın hafif acısını hissedince gözlerini kapatıp kaşlarını çattı sonra yine her zamanki alaycı gülümsemeyle kıza yaklaştı:
-Aramızdaki farkı bilmek ister misin? Ben seçenim sen seçilen.Şimdi defol.!
Kız burnundan soluyordu. Çantasını tek hamleyle kapıp dışarı çıktı.
Sang-ho ağzına sakızını aldıktan sonra kendisini yine kanepeye attı. 5 dakika geçmeden John gelmişti:
-Hey, az önce kapıda karşılaştığım kız dün bardaki kız değil mi?
-Bilmem, o mu? Sen mi tanıştırdın bu kızla beni?
-Hayır, aksine sen yaklaştın. Neyse onu bunu boşver de anlat bakalım dün niye o kadar içtin?
-Babam olacak adam yüzünden.
-Yine ne yaptı?
Bu arada John eline Sang-ho'nun elektro gitarını alıp hafiften çalmaya başlamıştı.
-Off kes şunu zaten başım şişti.
-Tamam bıraktım. Anlat hadi.
-Neymiş efendim üniversiteye gitmezsem evvimi ve arabalarımı elimden alacakmış. İlkokul çocuğu gibi babamla kalmamak için özel üniversiteye yazıldım.
-Ben de bu konuyu konuşacaktım. Bizimkiler de sen hangisine gidersen oraya yazılmaya karar verdiler. Tabi ben de .
deyip göz kırptı.
-Okula ordu gibi mi gideceğiz ? Asker değil orası üniversite!
-İster iste ister isteme.
~~~~~~~~~~~~
-Vay anam vay.. Sang-ho burda süper kızlar var. Şunlara bak.
-Hangisi?
-Şu mini etekli olan kızlar.
-Hah. Zevkine tükürüyüm. Bardakiler daha olgun. Bunlar çocuk gibi. Bacakları bile çarpık baksana.
-Senin işin kolay, yakışıklısın. Anında koşarlar sana. Herkes şimdiden yiyecek gibi bakıyor.
-Yürü gidelim şurdan. Lanet olası!! Hala çocuk gibi okula geliyorum.
Bu arada Joh'un sağa sola göz kırptığını farketti.
-Aptal mısın? Kes şunu!
-Niyeymiş?
hala devam ediyordu.
-Türkiye'de senin gibilere ne derler biliyor musun?
-Ne bileyim? Ülke ülke gezen sensin. Ben miyim?
-Abzaza mıydı abaza mıydı öyle birşey.
-O ne demekmiş?
-Senin gibi kız peşinde koşan ama hala bekaret olduğu apaçık olan aptallara verilen isim.
-Hiç de bile, senin kadar olmasa da benim de birlikteliğim oldu.
-Her neyse. Ben eve gidiyorum.
-Daha yeni geldik
-Uykum var, uğraşamam bu saçmalıklarla. Akşam seni alırım. Bu kez gelmemezlik etme.
~~~~~~~~~~~~
-Hava mis gibi be. Seviyorum seni Seoul!!
-Şşşş.. John, şuraya bak.
İleride sokak köşesinde bir adam bir kızı dövüyordu.
Sang- ho kısaca bir ıslık çaldı.
-Vay canınaaa.Seoul erkeklerinin tarzı değişmiş. Süper dövüyor kızı.
-Kız da güzelmiş hani.
-Aptal bir fahişe. Kıyafete bak.
-Yardım etsek mi?
-Gerek yok. Adam gitti bile.
Aldırmayıp yola devam ettiler sokağın köşesinden dönerken . Kızın haykırışıyla irkildiler.
-Bana yardım edin!
John hemen koştu.
-Sang- ho, kız bayıldı.
-Bırak uğraşma. Magazinlere yeterince konu oluyorum zaten. Bir de bu çıkmasın peder bana yutturur gazeteleri.
-Ben bu kızı eve götürürüm.
-Ondan sonra da ne yaparsın malum! Bana bırak. Bende kalsın.
-Sana mı?
Sang-ho yan gözle John'a baktı:
-Ben bir kız istemediği sürece asla zarar vermem. Lafını bil de konuş. Al şunu kucağına. Bizim eve gidiyoruz. Hay lanet bugün bar işi de yattı.!
NOT: 1. bölüm çok sıkıcıydı farkındayım ama olaylar sonradan gelişecek. Umarım beğenirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder