28 Mayıs 2011 Cumartesi

Playboy (19. Bölüm)

[19.Bölüm]



Sang-ho mimarlık bölümüne gelip Mi-cha'nın çıkmasını bekledi. Mi-cha nihayet çıkmıştı.



-Bazen bölüm değiştirdiğime şükrediyorum. Dersleriniz neden bu kadar uzun?



Mi-cha gülümsemeye çalıştı ama beceremiyordu.



-Bilmem.. Ben zevkle dinliyorum.



Mi-cha yürümeye devam etti. Sang-ho şaşkın bir şekilde arkasından bakıp seslendi.



-Hey, hey, hey!! Ben buraya senin için gelmiştim.



Mi-cha durdu. Sang-ho onun karşısına geçip masum yüzüne baktı.



-Birşeyin mi var? Hasta mısın?



Mi-cha sahte bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti.



-Yoo.. Yorgunum sadece. Eve gidiyorum.



-Ben bırakırım.



-Hayır Sang-ho..! Yani, sınıftan bir kız bırakacak. Ona söz verdim.



-Tamam o zaman.



-Yarın söz, birlikte güzel bir gün geçiririz.



Sang-ho'nun gözlerinin içi parlıyordu.



-İşte bunu sevdim. Yarın görüşürüz o zaman. Ben gidiyorum.



Mi-cha elini salladı.



-Tamam, görüşürüz.



Sang-ho gidecekken geri dönüp Mi-cha'ya gülümseyerek baktı.



-Ponponlu şapka çok yakışmış. Eldivenlerin de.



Mi-cha çocuksu tavrıyla gülüp el salladı.



Sang-ho gittikten sonra az önce kendisini arayan kişinin tekrar aramasını bekledi. Telefonu çalınca isteksizce açtı.



-Song Mi-cha?



-Evet?



-Hazırsanız kampüsün arkasındaki park alanına gelin.



-Neden sizinle gelmek zorundayım? Kendi arabamla da gidebilirim.



-Choi Sung Wook beklemeyi sevmez.



Telefon anında yüzüne kapandı. Mi-cha Sang-ho'nun babasına karşı direnmek istemiyordu. Direnirse zararlı çıkacağından emindi. İsteksizce park alanına yürümeye başladı. İleride siyah bir araba ile 2 adam kendisini bekliyordu. Mi-cha yaklaşınca kapıyı açtılar. Mi-cha hem korkarak hem isteksizce arabaya bindi.



*~~~~~*~~~~~*



Choi Sung Wook'un kapısı tıklatıldı. Koltuğundan hafifçe doğruldu.



-Efendim, Song Mi-cha geldi.



-İçeri al ve çık.



-Peki.



Song Mi-cha yavaşça içeri girdi. Kapı kapandı. Korkuyordu fakat belli etmemeye çalıştı. Yavaşça eğilip selamladı.



-Beni istemişsiniz.



- Hiç ısrar etmeden geldiğine göre beni ve gücümü biliyor olmalısın.



-Biliyorum.



Sung wook içki bardağını eline alıp koltuğuna yaslandı.



-Dışardan belli olmuyor zmz çok zeki bir kızmışsın. Hiç zarar görmeden buraya gelmeyi kabul ettin. Açıkçası senin canını acıtmak isterdim. İşim kolay olmalı.



Mi-cha'nın çocuksu yüzü ilk defa öfkeli duruyordu.



-Benden ne istiyorsanız bir an önce söyleyin.



Choi Sung Wook tekrar doğrulup içkisinden bir yudum aldı ve masadaki dosyayı açtı. Sayfaları çevirirken bir yandan da konuşmaya başladı.



-Lafı gevelemek gibi bir niyetim yok. Sang-ho yakında evleniyor.



Mi-cha'nın duymaktan korktuğu sözlerdi bunlar. Nefes alıp verişi değişmişti. Sung wook dosyadan başını kaldırıp onun yüz ifadesine baktı ve kahkaha atarak devam etti.



-Ne o? Seninle evleneceği planları mı yapıyordun? Choi Sang-ho'dan bahsediyoruz... Senden önce kaç kızla yattığını kendisi bile bilmiyor. Hatta yüzlerini bile hatırlamıyor çoğunun. O senin kurduğun küçük hayal dünyana sığamayacak kadar büyük ve güçlü. Kendisi gibi biriyle evlenecek.. Evlenmeli.



Mi-cha'nın gözleri dolu dolu oldu. Daha fazla dayanamayıp sesini yükselterek konuşmaya başladı.



- Choi Sang-ho neden babasına adıyla hitap ediyor hep merak ederdim. Şimdi daha iyi anlıyorum. Size bakınca baba sıfatına yakıştıramadığındandır.



Choi Sung Wook hızla ayağa kalkıp Mi-cha'nın çenesinden tutup öfkeyle sıkmaya başladı.



-Sang-ho ve benim babalığım hakkında laf söylemek sana düşmez. Onun peşini bırak. Seni pişman ederim.!



Mi-cha tüm gücüyle Sung Wook'u itip nefes aldı. Hiçbirşey söylemeden hızla odasından çıktı.

Sung Wook dışardaki adamlardan birini çağırdı.



-Buyrun efendim.



-Masamın üstündeki dosyayı al ve Kang Minhyuk'a götür. O ne yapacağını biliyor.



-Peki efendim.



*~~~~~*~~~~~*



Mi-cha yatağının üstüne oturup Sang-ho'nun resimlerine baktı. Gözlerindeki bir damla yaşı silip telefonu eline aldı ve Sang-ho'yu aradı. Kahkahalarla bir ses cevap verdi.



-Çilek kızım?



-Yanlış bir zamanda aradım sanırım.



-Hayır hayır. Annemle oyun oynuyorduk. Bitmişti. Hayret? Neden aradın bu saatte?



-Senden birşey isteyeceğim bugün.



Sang-ho portakal suyunu alıp annesine göz kırptı ve kendi odasına geçti.



-İste tabi.



-Diyorum ki yarın dışarı çıkacağız ya...



Sang-ho meyvesuyundan bir yudum aldı.



-Evet buluşacağız.



- Bugün bir kağıda benim hakkımda, birşeyler yaz.



Sang-ho'nun yüzündeki gülümseme gitti. Elindeki meyvesuyunu masaya bıraktı.



-Bunu neden istiyorsun?



Mi-cha'nın gözleri dolmuştu yine. Sesinin neşeli gelmesi için elinden geleni yapıyordu.



-Ben de senin için yazacağım. Lütfen..



-Tamam.



-İyi geceler.



-İyi geceler.



*~~~~~*~~~~~*



Mi-cha Sang-ho'nun arabasına bindi. İkisi de suskundu. Birkaç saniye sonra Sang-ho Mi-cha'ya döndü.



-Sanırım bu yazdıklarımızı şimdi okumayacağız.



Mi-cha gülümsemeye çalıştı.



-Evet.



-Nereye gidelim şimdi?



-Kampta gittiğimiz yere.



sang-ho hiçbirşey söylemeden arabayı sürdü. Yol boyunca hiçbirşey konuşmadılar.



Çadır kurdukları yere geldiler. Mi-cha çocuksu gülümsemesiyle Sang-ho'ya döndü.



- Benim için yazdığın kağıt nerde?



- Önce sen göster.



-Birbirimize göstermeyeceğiz. Buraya gömeceğiz.



-Ne?



-Daha sonra birlikte okuruz.



Sang-ho hiçbirşey demeden kağıdı çıkardı.



-İyi de neyle gömeceğiz?



-Merak etme yanımda gerekli araçları getirdim.



Mi-cha dizinin üstüne oturup toprağı kazmaya başladı.

Sang-ho ona bakıyordu. Mi-cha gömdükten sonra toprakla kapattı ve Sang-ho'ya döndü. Sesi çok kısık çıkıyordu.



-Sang-ho, bu kağıtlar hep burada kalacak. Eğer bir gün yanında olamazsam o zaman aç ve oku. Ama eğer buraya bir kez daha gelip yıldızları izlersek o zaman birlikte okuyalım. Tamam mı?



Sang-ho boş gözlerle Mi-cha'ya baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Yavaşça başını "tamam" anlamında salladı.



*~~~~~*~~~~~*



Sang-ho isteksizce Sung Wook'un odasına girdi. Sung Wook öfkeyle ona bakıyordu.



- Sang-ho çok konuşmayı sevmem. Şu elimdeki belgeler Song Mi-cha'nın babasının o saçma sapan şirketiyle ilgili belgeleri içeriyor. Sana son kez söylüyorum, Yoo Ji Hyo ile evleneceksin. Yoksa Song Mi-cha'nın hayatını alt üst ederim.



-Birşey yapamazsın. Benim de paramın olduğunu unutma.



Sung Wook kahkaha atıp ona telefonu gösterdi.



-Banka hesabın kapandı. İstersen bankayı arayabilirsin. Korkma, bedava.



Sang-ho öfkeden titriyordu.



-Ona...sakın zarar verme!!!



Sung Wook ayağa kalkıp Sang-ho'ya yaklaştı.



-Bu senin bir sözüne bakar.



Sang-ho elini yumruk yapıp başını öne eğdi.



-Kabul ediyorum.. Yoo Ji Hyo ile evleneceğim.



Choi Sung Wook sırıtarak telefonu eline aldı.



-Kang Minhyuk, sana gönderdiğim belgelerle şu an işimiz kalmadı. Herşey halloldu.



*~~~~~@~~~~~*



John saçını kurulayarak duştan çıktı. Odasında babasını görünce şaşırıp bir an durdu.



-Baba?



Kim Tae Hoon yatağın üstündeki resimlerden gözünü çekip John'a gülümseyerek baktı.



-Bu sevimli kız kim?



John utangaç bir tavırla fotoğrafları toplamaya başladı.



-Yakın bir arkadaşım.



-Doğru söyle..Çıkıyor musunuz?



John da güldü.



-Hayır hayır. Sadece arkadaşım.



Tae Hoon John'un elinden resimleri alıp dikkatle baktı.



-Bu kızı tanıyorum galiba.



John boynunu öne eğip yatağın üstüne oturdu. Yavaş bir tonda cevap verdi.



-Sang-ho'nun sevgilisi.



-2 haftadır yurtdışında olduğun için haberin yok. Sang-ho Yoo Ji Hyo ile evleniyor.



John hızla ayağa kalktı.



-Ne? Ama nasıl olur?



-Bilemiyorum. Sang-ho da oldukça istekli duruyor. Yoo Ji Hyo ile geçen gün yemeğe gittiklerini gördüm.



John şok olmuştu. Yatağının üstüne oturup kendi kendine konuştu.



- Zavallı Mi-cha.. Çok üzülmüş olmalı.



Kim Tae Hoon gülümseyerek oğlunun yanına oturdu ve elini onun omzuna attı.



-Annenle ben bu kızla tanışmak isteriz John. Yakın bir zamanda davet et olur mu?



*~~~~~*~~~~~*



Sang-ho iki haftadır Mi-cha'nın yanına uğramıyor, onu aramıyordu bile. Mi-cha da onu.. Sang-ho odasına gelip duvara çöktü. Mi-cha'nın böyle davranmasına anlam veremiyordu. Sanki herşeyi biliyor gibi Sang-ho ile konuşmuyordu. Sang-ho kapısının tıklatıldığını duyunca kendisine geldi. Bayan Eun-chae yavaşça odaya girdi. Sang-ho'nun yanına diz çöktü.



-Sang-ho, günlerdir odandan çıktığın yok. Neler oluyor?



-Birşey yok..



Sang-ho gözlerini annesinden çekip önüne döndü. Eun chae korkmaya başlamıştı.



-Mi-cha ile mi ilgili?



Sang-ho'nun gözlerinden bir damla yaş düştü. Hızla Eun Chae'ye sarıldı.



-Yoo Ji Hyo ile evleniyorum.



Eun Chae hiçbirşey anlamamıştı.



-Sakin ol. O kim?



-Thailand'lı bir iş adamının kızı.



Eun Chae'nin gözleri büyüdü. Hızla kendisini Sang-ho'dan çekip aceleyle sordu.



- O Thailand'lı iş adamı Mr. Chang mı?



Sang-ho hafifçe başını "evet" anlamında salladı. Eun chae hızla odadan çıkıp Sang-ho'nun duyamayacağı bir yere gidip telefonla birisini aradı.



- Eun chae?



- Bay Hyun, Choi Sung Wook ile ilgili belgeler hala sizde mi?



- Evet.



- Seoul'deyim. O belgeleri bana gönderin. Sanırım işe yarama vakti geldi.



*****

Şu an çok zor şartlar altında yazdım. Umarım beğenirsiniz. ^^"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder