[19.Bölüm]
Sang-ho mimarlık bölümüne gelip Mi-cha'nın çıkmasını bekledi. Mi-cha nihayet çıkmıştı.
-Bazen bölüm değiştirdiğime şükrediyorum. Dersleriniz neden bu kadar uzun?
Mi-cha gülümsemeye çalıştı ama beceremiyordu.
-Bilmem.. Ben zevkle dinliyorum.
Mi-cha yürümeye devam etti. Sang-ho şaşkın bir şekilde arkasından bakıp seslendi.
-Hey, hey, hey!! Ben buraya senin için gelmiştim.
Mi-cha durdu. Sang-ho onun karşısına geçip masum yüzüne baktı.
-Birşeyin mi var? Hasta mısın?
Mi-cha sahte bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti.
-Yoo.. Yorgunum sadece. Eve gidiyorum.
-Ben bırakırım.
-Hayır Sang-ho..! Yani, sınıftan bir kız bırakacak. Ona söz verdim.
-Tamam o zaman.
-Yarın söz, birlikte güzel bir gün geçiririz.
Sang-ho'nun gözlerinin içi parlıyordu.
-İşte bunu sevdim. Yarın görüşürüz o zaman. Ben gidiyorum.
Mi-cha elini salladı.
-Tamam, görüşürüz.
Sang-ho gidecekken geri dönüp Mi-cha'ya gülümseyerek baktı.
-Ponponlu şapka çok yakışmış. Eldivenlerin de.
Mi-cha çocuksu tavrıyla gülüp el salladı.
Sang-ho gittikten sonra az önce kendisini arayan kişinin tekrar aramasını bekledi. Telefonu çalınca isteksizce açtı.
-Song Mi-cha?
-Evet?
-Hazırsanız kampüsün arkasındaki park alanına gelin.
-Neden sizinle gelmek zorundayım? Kendi arabamla da gidebilirim.
-Choi Sung Wook beklemeyi sevmez.
Telefon anında yüzüne kapandı. Mi-cha Sang-ho'nun babasına karşı direnmek istemiyordu. Direnirse zararlı çıkacağından emindi. İsteksizce park alanına yürümeye başladı. İleride siyah bir araba ile 2 adam kendisini bekliyordu. Mi-cha yaklaşınca kapıyı açtılar. Mi-cha hem korkarak hem isteksizce arabaya bindi.
*~~~~~*~~~~~*
Choi Sung Wook'un kapısı tıklatıldı. Koltuğundan hafifçe doğruldu.
-Efendim, Song Mi-cha geldi.
-İçeri al ve çık.
-Peki.
Song Mi-cha yavaşça içeri girdi. Kapı kapandı. Korkuyordu fakat belli etmemeye çalıştı. Yavaşça eğilip selamladı.
-Beni istemişsiniz.
- Hiç ısrar etmeden geldiğine göre beni ve gücümü biliyor olmalısın.
-Biliyorum.
Sung wook içki bardağını eline alıp koltuğuna yaslandı.
-Dışardan belli olmuyor zmz çok zeki bir kızmışsın. Hiç zarar görmeden buraya gelmeyi kabul ettin. Açıkçası senin canını acıtmak isterdim. İşim kolay olmalı.
Mi-cha'nın çocuksu yüzü ilk defa öfkeli duruyordu.
-Benden ne istiyorsanız bir an önce söyleyin.
Choi Sung Wook tekrar doğrulup içkisinden bir yudum aldı ve masadaki dosyayı açtı. Sayfaları çevirirken bir yandan da konuşmaya başladı.
-Lafı gevelemek gibi bir niyetim yok. Sang-ho yakında evleniyor.
Mi-cha'nın duymaktan korktuğu sözlerdi bunlar. Nefes alıp verişi değişmişti. Sung wook dosyadan başını kaldırıp onun yüz ifadesine baktı ve kahkaha atarak devam etti.
-Ne o? Seninle evleneceği planları mı yapıyordun? Choi Sang-ho'dan bahsediyoruz... Senden önce kaç kızla yattığını kendisi bile bilmiyor. Hatta yüzlerini bile hatırlamıyor çoğunun. O senin kurduğun küçük hayal dünyana sığamayacak kadar büyük ve güçlü. Kendisi gibi biriyle evlenecek.. Evlenmeli.
Mi-cha'nın gözleri dolu dolu oldu. Daha fazla dayanamayıp sesini yükselterek konuşmaya başladı.
- Choi Sang-ho neden babasına adıyla hitap ediyor hep merak ederdim. Şimdi daha iyi anlıyorum. Size bakınca baba sıfatına yakıştıramadığındandır.
Choi Sung Wook hızla ayağa kalkıp Mi-cha'nın çenesinden tutup öfkeyle sıkmaya başladı.
-Sang-ho ve benim babalığım hakkında laf söylemek sana düşmez. Onun peşini bırak. Seni pişman ederim.!
Mi-cha tüm gücüyle Sung Wook'u itip nefes aldı. Hiçbirşey söylemeden hızla odasından çıktı.
Sung Wook dışardaki adamlardan birini çağırdı.
-Buyrun efendim.
-Masamın üstündeki dosyayı al ve Kang Minhyuk'a götür. O ne yapacağını biliyor.
-Peki efendim.
*~~~~~*~~~~~*
Mi-cha yatağının üstüne oturup Sang-ho'nun resimlerine baktı. Gözlerindeki bir damla yaşı silip telefonu eline aldı ve Sang-ho'yu aradı. Kahkahalarla bir ses cevap verdi.
-Çilek kızım?
-Yanlış bir zamanda aradım sanırım.
-Hayır hayır. Annemle oyun oynuyorduk. Bitmişti. Hayret? Neden aradın bu saatte?
-Senden birşey isteyeceğim bugün.
Sang-ho portakal suyunu alıp annesine göz kırptı ve kendi odasına geçti.
-İste tabi.
-Diyorum ki yarın dışarı çıkacağız ya...
Sang-ho meyvesuyundan bir yudum aldı.
-Evet buluşacağız.
- Bugün bir kağıda benim hakkımda, birşeyler yaz.
Sang-ho'nun yüzündeki gülümseme gitti. Elindeki meyvesuyunu masaya bıraktı.
-Bunu neden istiyorsun?
Mi-cha'nın gözleri dolmuştu yine. Sesinin neşeli gelmesi için elinden geleni yapıyordu.
-Ben de senin için yazacağım. Lütfen..
-Tamam.
-İyi geceler.
-İyi geceler.
*~~~~~*~~~~~*
Mi-cha Sang-ho'nun arabasına bindi. İkisi de suskundu. Birkaç saniye sonra Sang-ho Mi-cha'ya döndü.
-Sanırım bu yazdıklarımızı şimdi okumayacağız.
Mi-cha gülümsemeye çalıştı.
-Evet.
-Nereye gidelim şimdi?
-Kampta gittiğimiz yere.
sang-ho hiçbirşey söylemeden arabayı sürdü. Yol boyunca hiçbirşey konuşmadılar.
Çadır kurdukları yere geldiler. Mi-cha çocuksu gülümsemesiyle Sang-ho'ya döndü.
- Benim için yazdığın kağıt nerde?
- Önce sen göster.
-Birbirimize göstermeyeceğiz. Buraya gömeceğiz.
-Ne?
-Daha sonra birlikte okuruz.
Sang-ho hiçbirşey demeden kağıdı çıkardı.
-İyi de neyle gömeceğiz?
-Merak etme yanımda gerekli araçları getirdim.
Mi-cha dizinin üstüne oturup toprağı kazmaya başladı.
Sang-ho ona bakıyordu. Mi-cha gömdükten sonra toprakla kapattı ve Sang-ho'ya döndü. Sesi çok kısık çıkıyordu.
-Sang-ho, bu kağıtlar hep burada kalacak. Eğer bir gün yanında olamazsam o zaman aç ve oku. Ama eğer buraya bir kez daha gelip yıldızları izlersek o zaman birlikte okuyalım. Tamam mı?
Sang-ho boş gözlerle Mi-cha'ya baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Yavaşça başını "tamam" anlamında salladı.
*~~~~~*~~~~~*
Sang-ho isteksizce Sung Wook'un odasına girdi. Sung Wook öfkeyle ona bakıyordu.
- Sang-ho çok konuşmayı sevmem. Şu elimdeki belgeler Song Mi-cha'nın babasının o saçma sapan şirketiyle ilgili belgeleri içeriyor. Sana son kez söylüyorum, Yoo Ji Hyo ile evleneceksin. Yoksa Song Mi-cha'nın hayatını alt üst ederim.
-Birşey yapamazsın. Benim de paramın olduğunu unutma.
Sung Wook kahkaha atıp ona telefonu gösterdi.
-Banka hesabın kapandı. İstersen bankayı arayabilirsin. Korkma, bedava.
Sang-ho öfkeden titriyordu.
-Ona...sakın zarar verme!!!
Sung Wook ayağa kalkıp Sang-ho'ya yaklaştı.
-Bu senin bir sözüne bakar.
Sang-ho elini yumruk yapıp başını öne eğdi.
-Kabul ediyorum.. Yoo Ji Hyo ile evleneceğim.
Choi Sung Wook sırıtarak telefonu eline aldı.
-Kang Minhyuk, sana gönderdiğim belgelerle şu an işimiz kalmadı. Herşey halloldu.
*~~~~~@~~~~~*
John saçını kurulayarak duştan çıktı. Odasında babasını görünce şaşırıp bir an durdu.
-Baba?
Kim Tae Hoon yatağın üstündeki resimlerden gözünü çekip John'a gülümseyerek baktı.
-Bu sevimli kız kim?
John utangaç bir tavırla fotoğrafları toplamaya başladı.
-Yakın bir arkadaşım.
-Doğru söyle..Çıkıyor musunuz?
John da güldü.
-Hayır hayır. Sadece arkadaşım.
Tae Hoon John'un elinden resimleri alıp dikkatle baktı.
-Bu kızı tanıyorum galiba.
John boynunu öne eğip yatağın üstüne oturdu. Yavaş bir tonda cevap verdi.
-Sang-ho'nun sevgilisi.
-2 haftadır yurtdışında olduğun için haberin yok. Sang-ho Yoo Ji Hyo ile evleniyor.
John hızla ayağa kalktı.
-Ne? Ama nasıl olur?
-Bilemiyorum. Sang-ho da oldukça istekli duruyor. Yoo Ji Hyo ile geçen gün yemeğe gittiklerini gördüm.
John şok olmuştu. Yatağının üstüne oturup kendi kendine konuştu.
- Zavallı Mi-cha.. Çok üzülmüş olmalı.
Kim Tae Hoon gülümseyerek oğlunun yanına oturdu ve elini onun omzuna attı.
-Annenle ben bu kızla tanışmak isteriz John. Yakın bir zamanda davet et olur mu?
*~~~~~*~~~~~*
Sang-ho iki haftadır Mi-cha'nın yanına uğramıyor, onu aramıyordu bile. Mi-cha da onu.. Sang-ho odasına gelip duvara çöktü. Mi-cha'nın böyle davranmasına anlam veremiyordu. Sanki herşeyi biliyor gibi Sang-ho ile konuşmuyordu. Sang-ho kapısının tıklatıldığını duyunca kendisine geldi. Bayan Eun-chae yavaşça odaya girdi. Sang-ho'nun yanına diz çöktü.
-Sang-ho, günlerdir odandan çıktığın yok. Neler oluyor?
-Birşey yok..
Sang-ho gözlerini annesinden çekip önüne döndü. Eun chae korkmaya başlamıştı.
-Mi-cha ile mi ilgili?
Sang-ho'nun gözlerinden bir damla yaş düştü. Hızla Eun Chae'ye sarıldı.
-Yoo Ji Hyo ile evleniyorum.
Eun Chae hiçbirşey anlamamıştı.
-Sakin ol. O kim?
-Thailand'lı bir iş adamının kızı.
Eun Chae'nin gözleri büyüdü. Hızla kendisini Sang-ho'dan çekip aceleyle sordu.
- O Thailand'lı iş adamı Mr. Chang mı?
Sang-ho hafifçe başını "evet" anlamında salladı. Eun chae hızla odadan çıkıp Sang-ho'nun duyamayacağı bir yere gidip telefonla birisini aradı.
- Eun chae?
- Bay Hyun, Choi Sung Wook ile ilgili belgeler hala sizde mi?
- Evet.
- Seoul'deyim. O belgeleri bana gönderin. Sanırım işe yarama vakti geldi.
*****
Şu an çok zor şartlar altında yazdım. Umarım beğenirsiniz. ^^"
Sang-ho mimarlık bölümüne gelip Mi-cha'nın çıkmasını bekledi. Mi-cha nihayet çıkmıştı.
-Bazen bölüm değiştirdiğime şükrediyorum. Dersleriniz neden bu kadar uzun?
Mi-cha gülümsemeye çalıştı ama beceremiyordu.
-Bilmem.. Ben zevkle dinliyorum.
Mi-cha yürümeye devam etti. Sang-ho şaşkın bir şekilde arkasından bakıp seslendi.
-Hey, hey, hey!! Ben buraya senin için gelmiştim.
Mi-cha durdu. Sang-ho onun karşısına geçip masum yüzüne baktı.
-Birşeyin mi var? Hasta mısın?
Mi-cha sahte bir gülümsemeyle konuşmasına devam etti.
-Yoo.. Yorgunum sadece. Eve gidiyorum.
-Ben bırakırım.
-Hayır Sang-ho..! Yani, sınıftan bir kız bırakacak. Ona söz verdim.
-Tamam o zaman.
-Yarın söz, birlikte güzel bir gün geçiririz.
Sang-ho'nun gözlerinin içi parlıyordu.
-İşte bunu sevdim. Yarın görüşürüz o zaman. Ben gidiyorum.
Mi-cha elini salladı.
-Tamam, görüşürüz.
Sang-ho gidecekken geri dönüp Mi-cha'ya gülümseyerek baktı.
-Ponponlu şapka çok yakışmış. Eldivenlerin de.
Mi-cha çocuksu tavrıyla gülüp el salladı.
Sang-ho gittikten sonra az önce kendisini arayan kişinin tekrar aramasını bekledi. Telefonu çalınca isteksizce açtı.
-Song Mi-cha?
-Evet?
-Hazırsanız kampüsün arkasındaki park alanına gelin.
-Neden sizinle gelmek zorundayım? Kendi arabamla da gidebilirim.
-Choi Sung Wook beklemeyi sevmez.
Telefon anında yüzüne kapandı. Mi-cha Sang-ho'nun babasına karşı direnmek istemiyordu. Direnirse zararlı çıkacağından emindi. İsteksizce park alanına yürümeye başladı. İleride siyah bir araba ile 2 adam kendisini bekliyordu. Mi-cha yaklaşınca kapıyı açtılar. Mi-cha hem korkarak hem isteksizce arabaya bindi.
*~~~~~*~~~~~*
Choi Sung Wook'un kapısı tıklatıldı. Koltuğundan hafifçe doğruldu.
-Efendim, Song Mi-cha geldi.
-İçeri al ve çık.
-Peki.
Song Mi-cha yavaşça içeri girdi. Kapı kapandı. Korkuyordu fakat belli etmemeye çalıştı. Yavaşça eğilip selamladı.
-Beni istemişsiniz.
- Hiç ısrar etmeden geldiğine göre beni ve gücümü biliyor olmalısın.
-Biliyorum.
Sung wook içki bardağını eline alıp koltuğuna yaslandı.
-Dışardan belli olmuyor zmz çok zeki bir kızmışsın. Hiç zarar görmeden buraya gelmeyi kabul ettin. Açıkçası senin canını acıtmak isterdim. İşim kolay olmalı.
Mi-cha'nın çocuksu yüzü ilk defa öfkeli duruyordu.
-Benden ne istiyorsanız bir an önce söyleyin.
Choi Sung Wook tekrar doğrulup içkisinden bir yudum aldı ve masadaki dosyayı açtı. Sayfaları çevirirken bir yandan da konuşmaya başladı.
-Lafı gevelemek gibi bir niyetim yok. Sang-ho yakında evleniyor.
Mi-cha'nın duymaktan korktuğu sözlerdi bunlar. Nefes alıp verişi değişmişti. Sung wook dosyadan başını kaldırıp onun yüz ifadesine baktı ve kahkaha atarak devam etti.
-Ne o? Seninle evleneceği planları mı yapıyordun? Choi Sang-ho'dan bahsediyoruz... Senden önce kaç kızla yattığını kendisi bile bilmiyor. Hatta yüzlerini bile hatırlamıyor çoğunun. O senin kurduğun küçük hayal dünyana sığamayacak kadar büyük ve güçlü. Kendisi gibi biriyle evlenecek.. Evlenmeli.
Mi-cha'nın gözleri dolu dolu oldu. Daha fazla dayanamayıp sesini yükselterek konuşmaya başladı.
- Choi Sang-ho neden babasına adıyla hitap ediyor hep merak ederdim. Şimdi daha iyi anlıyorum. Size bakınca baba sıfatına yakıştıramadığındandır.
Choi Sung Wook hızla ayağa kalkıp Mi-cha'nın çenesinden tutup öfkeyle sıkmaya başladı.
-Sang-ho ve benim babalığım hakkında laf söylemek sana düşmez. Onun peşini bırak. Seni pişman ederim.!
Mi-cha tüm gücüyle Sung Wook'u itip nefes aldı. Hiçbirşey söylemeden hızla odasından çıktı.
Sung Wook dışardaki adamlardan birini çağırdı.
-Buyrun efendim.
-Masamın üstündeki dosyayı al ve Kang Minhyuk'a götür. O ne yapacağını biliyor.
-Peki efendim.
*~~~~~*~~~~~*
Mi-cha yatağının üstüne oturup Sang-ho'nun resimlerine baktı. Gözlerindeki bir damla yaşı silip telefonu eline aldı ve Sang-ho'yu aradı. Kahkahalarla bir ses cevap verdi.
-Çilek kızım?
-Yanlış bir zamanda aradım sanırım.
-Hayır hayır. Annemle oyun oynuyorduk. Bitmişti. Hayret? Neden aradın bu saatte?
-Senden birşey isteyeceğim bugün.
Sang-ho portakal suyunu alıp annesine göz kırptı ve kendi odasına geçti.
-İste tabi.
-Diyorum ki yarın dışarı çıkacağız ya...
Sang-ho meyvesuyundan bir yudum aldı.
-Evet buluşacağız.
- Bugün bir kağıda benim hakkımda, birşeyler yaz.
Sang-ho'nun yüzündeki gülümseme gitti. Elindeki meyvesuyunu masaya bıraktı.
-Bunu neden istiyorsun?
Mi-cha'nın gözleri dolmuştu yine. Sesinin neşeli gelmesi için elinden geleni yapıyordu.
-Ben de senin için yazacağım. Lütfen..
-Tamam.
-İyi geceler.
-İyi geceler.
*~~~~~*~~~~~*
Mi-cha Sang-ho'nun arabasına bindi. İkisi de suskundu. Birkaç saniye sonra Sang-ho Mi-cha'ya döndü.
-Sanırım bu yazdıklarımızı şimdi okumayacağız.
Mi-cha gülümsemeye çalıştı.
-Evet.
-Nereye gidelim şimdi?
-Kampta gittiğimiz yere.
sang-ho hiçbirşey söylemeden arabayı sürdü. Yol boyunca hiçbirşey konuşmadılar.
Çadır kurdukları yere geldiler. Mi-cha çocuksu gülümsemesiyle Sang-ho'ya döndü.
- Benim için yazdığın kağıt nerde?
- Önce sen göster.
-Birbirimize göstermeyeceğiz. Buraya gömeceğiz.
-Ne?
-Daha sonra birlikte okuruz.
Sang-ho hiçbirşey demeden kağıdı çıkardı.
-İyi de neyle gömeceğiz?
-Merak etme yanımda gerekli araçları getirdim.
Mi-cha dizinin üstüne oturup toprağı kazmaya başladı.
Sang-ho ona bakıyordu. Mi-cha gömdükten sonra toprakla kapattı ve Sang-ho'ya döndü. Sesi çok kısık çıkıyordu.
-Sang-ho, bu kağıtlar hep burada kalacak. Eğer bir gün yanında olamazsam o zaman aç ve oku. Ama eğer buraya bir kez daha gelip yıldızları izlersek o zaman birlikte okuyalım. Tamam mı?
Sang-ho boş gözlerle Mi-cha'ya baktı. Yüzünde hiçbir ifade yoktu. Yavaşça başını "tamam" anlamında salladı.
*~~~~~*~~~~~*
Sang-ho isteksizce Sung Wook'un odasına girdi. Sung Wook öfkeyle ona bakıyordu.
- Sang-ho çok konuşmayı sevmem. Şu elimdeki belgeler Song Mi-cha'nın babasının o saçma sapan şirketiyle ilgili belgeleri içeriyor. Sana son kez söylüyorum, Yoo Ji Hyo ile evleneceksin. Yoksa Song Mi-cha'nın hayatını alt üst ederim.
-Birşey yapamazsın. Benim de paramın olduğunu unutma.
Sung Wook kahkaha atıp ona telefonu gösterdi.
-Banka hesabın kapandı. İstersen bankayı arayabilirsin. Korkma, bedava.
Sang-ho öfkeden titriyordu.
-Ona...sakın zarar verme!!!
Sung Wook ayağa kalkıp Sang-ho'ya yaklaştı.
-Bu senin bir sözüne bakar.
Sang-ho elini yumruk yapıp başını öne eğdi.
-Kabul ediyorum.. Yoo Ji Hyo ile evleneceğim.
Choi Sung Wook sırıtarak telefonu eline aldı.
-Kang Minhyuk, sana gönderdiğim belgelerle şu an işimiz kalmadı. Herşey halloldu.
*~~~~~@~~~~~*
John saçını kurulayarak duştan çıktı. Odasında babasını görünce şaşırıp bir an durdu.
-Baba?
Kim Tae Hoon yatağın üstündeki resimlerden gözünü çekip John'a gülümseyerek baktı.
-Bu sevimli kız kim?
John utangaç bir tavırla fotoğrafları toplamaya başladı.
-Yakın bir arkadaşım.
-Doğru söyle..Çıkıyor musunuz?
John da güldü.
-Hayır hayır. Sadece arkadaşım.
Tae Hoon John'un elinden resimleri alıp dikkatle baktı.
-Bu kızı tanıyorum galiba.
John boynunu öne eğip yatağın üstüne oturdu. Yavaş bir tonda cevap verdi.
-Sang-ho'nun sevgilisi.
-2 haftadır yurtdışında olduğun için haberin yok. Sang-ho Yoo Ji Hyo ile evleniyor.
John hızla ayağa kalktı.
-Ne? Ama nasıl olur?
-Bilemiyorum. Sang-ho da oldukça istekli duruyor. Yoo Ji Hyo ile geçen gün yemeğe gittiklerini gördüm.
John şok olmuştu. Yatağının üstüne oturup kendi kendine konuştu.
- Zavallı Mi-cha.. Çok üzülmüş olmalı.
Kim Tae Hoon gülümseyerek oğlunun yanına oturdu ve elini onun omzuna attı.
-Annenle ben bu kızla tanışmak isteriz John. Yakın bir zamanda davet et olur mu?
*~~~~~*~~~~~*
Sang-ho iki haftadır Mi-cha'nın yanına uğramıyor, onu aramıyordu bile. Mi-cha da onu.. Sang-ho odasına gelip duvara çöktü. Mi-cha'nın böyle davranmasına anlam veremiyordu. Sanki herşeyi biliyor gibi Sang-ho ile konuşmuyordu. Sang-ho kapısının tıklatıldığını duyunca kendisine geldi. Bayan Eun-chae yavaşça odaya girdi. Sang-ho'nun yanına diz çöktü.
-Sang-ho, günlerdir odandan çıktığın yok. Neler oluyor?
-Birşey yok..
Sang-ho gözlerini annesinden çekip önüne döndü. Eun chae korkmaya başlamıştı.
-Mi-cha ile mi ilgili?
Sang-ho'nun gözlerinden bir damla yaş düştü. Hızla Eun Chae'ye sarıldı.
-Yoo Ji Hyo ile evleniyorum.
Eun Chae hiçbirşey anlamamıştı.
-Sakin ol. O kim?
-Thailand'lı bir iş adamının kızı.
Eun Chae'nin gözleri büyüdü. Hızla kendisini Sang-ho'dan çekip aceleyle sordu.
- O Thailand'lı iş adamı Mr. Chang mı?
Sang-ho hafifçe başını "evet" anlamında salladı. Eun chae hızla odadan çıkıp Sang-ho'nun duyamayacağı bir yere gidip telefonla birisini aradı.
- Eun chae?
- Bay Hyun, Choi Sung Wook ile ilgili belgeler hala sizde mi?
- Evet.
- Seoul'deyim. O belgeleri bana gönderin. Sanırım işe yarama vakti geldi.
*****
Şu an çok zor şartlar altında yazdım. Umarım beğenirsiniz. ^^"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder