28 Mayıs 2011 Cumartesi

Playboy (18. Bölüm)

[18.Bölüm]



Mi-cha ve Sang-ho çalışmak için kütüphaneye girdiler. Mi-cha her zamanki gibi kitaplara ulaşamayınca Sang-ho raflardan tek tek indirdi. Song Mi-cha yavaşça anlatmaya başladı. Sang-ho onu dinlemiyor, yüzüne uzun uzun bakıyordu. Mi-cha susup çocuksu gülümsemesiyle ona döndü.



-Sanırım anlamadın.



Sang-ho tebessüm etmeye çalıştı fakat beceremiyordu. Başını öne eğdi. Mi-cha eğilip çocuksu bakışlarıyla ona baktı.



-Birşeyin mi var?



Sang-ho gözlerini ondan çekip önündeki kitapla oynamaya başladı. Bir yandan da yavaşça konuşuyordu.



-Mi-cha, artık bana ders çalıştırmana gerek yok.



Mi-cha yavaşça başını öne eğip gülümsemeye çalıştı.



-Kendi başına çalışabileceğini mi söylüyorsun?



-Hayır... Mimarlık okumayı bırakıyorum. Konservatuvara geçiş yapacağım.



Mi-cha daha fazla gülme numarası yapamadı. Aklına hastanede karşılaştığı kız gelmişti..Yoo Ji Hyo... Sang-ho'ya çevirdi kafasını.



-Bunu baban mı istedi.



Sang-ho şaşkın gözlerle ona baktı.



-Bunu nerden biliyorsun? Babamı tanıyor musun?



-Hastanede karşılaşmıştık... Bunu o mu istedi Sang-ho?



Sang-ho iç çekip cevap verdi.



-Evet..



-Yoo Ji Hyo ile birlikte mi okuyacaksın?



Sang-ho Mi-cha'nın kendisiyle ilgili bu kadar çok bilgiyi nerden öğrendiğini merak ediyordu ama sormadı. Hızlı bir şekilde cevapladı.



-Hayır. Bu üniversiteye kayıt yaptırdım hemen.



Mi-cha'nın içi biraz rahatlamıştı. Tekrar gülümsemeye çalışarak ona baktı.



-Peki. Başarılar dilerim yeni bölümünde.



Sang-ho dudağını büzüp ayağa kalktı ve Mi-cha'nın arkasına geçip kollarını onun boynuna doladı. Dudağını saçlarında gezdirdi.



-Merak etme. Çilek kızımla aynı sırada oturamayacak olsam da her boş vaktimizde başının etini yemeye devam edeceğim.



Mi-cha gülümsedi. Dudaklarını büzüp çocuksu tavrıyla konuşmaya başladı.



-O zaman kim bana her sabah çilek suyu getirecek?



-Ben



-Sınıf etkinliklerinde kiminle vakit geçireceğim?



-Kaçıp gelirim seninle.



-Her kütüphaneye geldiğinde kim rafa uzanıp benim için kitap alacak?



Sang-ho başını kaldırıp raflara göz attı. Sadece hafifçe gülümsedi. Sonra ellerini onun boynundan çekip karşısına dikildi ve heyecanla konuşmaya başladı.



-Bu haftasonu annem Japonya'dan gelecek. Seninle tanışmak için.



Mi-cha'nın gözleri parladı.



-Sahi mi?



-Evet. Senin aptallıklarından biraz fazla bahsetmişim ona sanırım.



Mi-cha Sang-ho'ya vurup güldü.



*~~~~~*~~~~~*



Sang-ho ve Mi-cha ellerinde çiçekle havaalanında beklemeye başladılar. Sang-ho yanaklarını şişirip üfledi ve saatine baktı.



-Şimdiye gelmeliydi.



-Trafiğe yakalanmıştır.



-Saçmalama havada ne trafiği?



-Ben de onu anlatmaya çalışıyorum. Biraz sabret. Gelir birazdan.



Sang-ho elindeki çiçekle Mi-cha'nın kafasına vurdu. Mi-cha da elindeki çiçeği ona vurmak için elini kaldırmıştı ki biri aniden kendisine çekip sarıldı. Mi-cha'nın burnuna yoğun parfüm kokusu geldi. Şaşkın şaşkın bakıyordu. Sarılan kişi hızla kendisini çekip Mi-cha'nın tek elinden tuttu ve bir tur dönderdi.



-Ah, resimlerinden tanıdım. Gerçekten çok sevimli bir kızsın.



Mi-cha garip garip karşısındaki şapkalı,gözlüklü, oldukça bakımlı olan kadına baktı. Sang-ho kollarını birbirine bağlayıp çocuk gibi bir tavır aldı.



-Anne, önce bana sarılmalıydın.



Kadın kahkaha atıp Sang-ho'ya sarılıp öptükten sonra tekrar Mi-cha'ya döndü.



-Açıkçası Song Mi-cha daha sevimli geldi. Bu yüzden ilk ona sarılmak geldi içimden.



-Çiçeğini vermiyorum o zaman.



-Aa yapma ama Sang-ho. Mi-cha'yı ilk kez yakından görüyorum. Biraz daha bakayım bu tatlı kıza.



Mi-cha gülümseyip çiçeği uzattı ve önünde hafifçe eğildi.



-Hoşgeldiniz efendim.



-Teşekkür ederim. E hadi artık uçakta hiçbirşey yemedim sizle yerim diye. Beni nereye götüreceksiniz?



Sang-ho sırıtıp ikisinin koluna girdi.



-Sizi harika bir yere götüreceğim. Hadi gidelim.



*~~~~~*~~~~~*



Choi Sung Wook masada elindeki kalemle oynamaya başladı. Kapısı tıklatılınca kendisine gelip seslendi.



-Girebilirsiniz.



Gelen adam kapıyı kapatıp yavaşça önünde eğildi.



-Beni çağırmışsınız.



-Geldin mi Kang Minhyuk. Şöyle otur.



Minhyuk yıllardır Choi Sung Wook'un sağ koluydu. Her sırrını biliyordu. Şirkete çalışıyormuş gibi görünse de onun çalıştığı tek kişi Choi Sung Wook'du. Yavaşça Sung Wook'un önündeki koltuğa oturdu. Sung Wook koltuğuna yayılıp sakince konuşmaya başladı.



- Seni ne için çağırdığımı biliyorsundur.



-Biliyorum efendim.



-Sang-ho'nun kaydını Yoo Ji Hyo'nun okuluna aldırdınız değil mi?



Minhyuk suçlu gibi başını öne eğdi.



-Maalesef efendim



Choi Sung Wook yavaşça koltuğundan doğruup kaşlarını çatarak ona baktı.



-Ne demek oluyor şimdi bu?



-Choi Sang-ho erkenden kendi okuluna kayıt yaptırmış.



Sung Wook yumruğunu masaya vurup bağırmaya başladı.



-Lanet olsun! Hep o aptal kız yüzünden.



-Song Mi-cha mı?



-Adının ne halt olduğu beni ilgilendirmez. Her neyse.. Diğer plana geçmeliyiz.



Kang Minhyuk merakla ona baktı.



-Diğer plan?



-Choi Sang-ho'yu tehdir edeceğim. Banka hesabını, arabasını ve evini elinden almak en büyük işkence onun için.



-Sizce işe yarar mı?



Sung wook sırıttı.



-Birkaç ay içinde evini elinden almakla tehdit edince köpekler gibi yalvardı.



-Pekala... Siz öyle diyorsanız öyledir efendim.



Sung Wook koltuğa yayılıp tavana boş boş baktı.



-Ona söz verdim Minhyuk.. Bu evlilik olmalı. Olacak!



-Bay Sang-ho bu evliliğin nedenini öğrenmek istediğinde ne diyeceğiz?



-Konservatuvar bölümüne geçmesini onlar yakınlaşır diye istemiştim ama benim aptal oğlum bizden önce davranıp kaydını yaptırmış. Öncelikle Yoo Ji Hyo'yu onun sınıfına geçirmeye çalışın. Ne kadar para isterlerse hepsini verin. Sang-ho nedenini sorarsa.... Şirketin karışık olduğu, şirketler arası ilişkinin gelişmesi için olduğu bahanesini uydururuz.



Minhyuk acı bir tebessüm attı.



-Sizce de fazla klasik değil mi?



Choi Sung Wook sinirle ona baktı.



-Bu sırrı söylememi mi bekliyorsun! Klasik ya da değil. Bir bahaneyle bu evlilik olacak! Anladınız mı Bay Kang?



Kng Minhyuk ayağa kalkıp önünde yavaşça eğildi.



-Anladım efendim. Şimdi Bay Choi Sang-ho'yu çağırıyorum o zaman..



*~~~~~*~~~~~*



Sang-ho annesiyle yemek yiyordu.



-Bu eve 1 yıldır güzel yemek girmemişti. Teşekkürler anne.



-Ah, Sang-ho. Hep hazır besleniyorsun değil mi? Buna çözüm bulmalı..



Sang-ho düşünür gibi gözlerüni yukarı kaldırıp sırıttı.



-Umm.. Benim aptal güzel yemek yapıyor mudur acaba?



Bayan Eun Chae gülümsedi.



Bu arada Sang-ho'nun telefonu çaldı. Kolasından bir yudum aldıktan sonra açtı.



-Alo?



-Merhaba efendim. Ben Kang Minhyuk.



Sang-ho gözlerini devirip isteksizce cevapladı.



-Yine ne var?



-Bay Choi sizi çağırıyor.



-Neden o?



-Gelmelisiniz efendim. Sadece bunu söylememi istedi. İyi akşamlar.



Telefon yüzüne kapandı. Choi Sang-ho peçeteyle ağzını sildi. Masadan kalkacakken annesi merakla ona baktı.



-Kimdi o?



-Babam beni çağırıyor. Sen dinlen. Birazdan gelirim.



-Peki canım.. Bu arada Sang-ho..



Sang-ho ona meraklı gözlerle baktı. Eun chae ses tonunu daha da kıstı.



-Babana geldiğimden bahsetme. Yakında giderim zaten.



-Tamam, söylemem.



Choi Sang-ho sinirle Choi Sung Wook'un odasına girdi. Sung Wook alay edercesine baktı.



-Bir an baskın var sandım. Ne yapmalıyım? Elimi havaya kaldırmamı ister misin?



-Kes şunu ve neden çağırdığını söyle!



Sung Wook koltuğundan kalkıp cam kenarına yürüdü.



-Yoo Ji Hyo senin okuluna geçmiş diye duydum.



-Bana ne?



-Küçükken onu sevdiğini sanıyordm.



Sang-ho alaycı bir gülüş attı.



-Saçmalamakta üstüne yok.



Sung Wook sırıtarak ona döndü ve konuşmasına devam etti.



-Onu sevmiyor muydun yani? Haklısın, küçükken fiziği ve yüzü bu kadar düzgün değildi. Choi Sang-ho'ya yakışmazdı. Gerçi, Sang-ho çocuk gibi olan beyinsizlerden hoşlanıyor. Unutmuşum..



-Lafı nereye çekmeye çalıştığını biliyorum. Song Mi-cha ile olan ilişkim seni ilgilendirmez.



Sung Wook öfkelenmişti. Koltuğuna oturup ellerini masada birleştirdi ve öfkeyle ona baktı.



-Yoo Ji Hyo ile evlenmek zorundasın.



Sang-ho bunu hiç beklemiyordu. Gözleri büyüdü.



-N..ne dedin?



-Bir daha söylemekten nefret ettiğimi biliyorsun!



-Sen de benim hayatıma karışılmasından nefret ettiğimi biliyorsun.



Choi Sung Wook ayağa kalkıp bağırmaya başladı.



-İstersem herkesin hayatı benim elimde olur. Sen kimsin? Bensiz sen kimsin söyle! Ben olmasam yüzüne bakan olur mu? Saygın olur mu? O aptal kızı seviyorum diyorsun. Onu istemediğimi bile bile üstelik. Söyle bana, o kızla mutlu bir geleceğinin olacağına mı inanıyorsun? Oğlum olduğuna bakmam, hayatını mahvederim.



Sang-ho yumruk yapıp dişlerini sıktı.



-Oğlun olduğum için bugüne kadar ne yaptın ki senden birşey beklediğimi sanıyorsun. Beni yönlendirmekten vazgeç!



Choi Sung Wook hızla Sang-ho'nun suratına vurdu.



-Bana bak! Şirket için tek çıkar yol bu. Yoo Ji Hyo ile evleneceksin ve buna kimse engel olamayacak anladın mı beni! Tekrar söylüyorum Sang-ho, herşeyin benim elimde, herşeyin.. Hayatın bile!



Sang-ho yanağını tuttuğu elini bırakıp acı bşr tebessüm etti.



-Beni pzranla korkutamayacağın kadar büyüdüm. Bu aptal tehditlerin beni korkutmuyor artık.



Hızla şirketten çıktı.

Choi Sung Wook masaya yumruğunu vurup telefonunu eline aldı.



-Buyrun efendim.



-Kang Minhyuk, o kızı istiyorum! Kaçırır mısın, işkence mi edersin ne yaparsan yap ama mutlaka getir!



-Peki efendim.



Nolur beğendiğinizi söyleyin. Sıkıcı olmuş olabilir =(

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder