28 Mayıs 2011 Cumartesi

Playboy (4. Bölüm)

~[4.Bölüm]~



-Hahahaha~



Sang-ho hızla frene basıp kahkaha atan John'a kaşlarını çatarak baktı.



-John kes iğrenç iğrenç gülmeyi.!



-Kız sana züppe dedi. Hahaha~



-Sesini kesecek misin yoksa ben keseyim mi?



John ağzını eliyle kapatıp gülmemeye çalıştı ama yine de beceremiyordu.



-Tamam tamam sustum.



-O kuş beyinli şapşal kendisine baksın önce. Kıyafetlerini çocuk bölümünden seçtiğine yemin edebilirim.



-Ama güzel ve tatlı olmadığını söyle.



-Akşam bizim disco ya gel de kız göstereyim sana. Hah!



-Neyse neyse sen bir taraflarımı morartmadan ben burada ineyim. Arabayı servisten alıp eve giderim sonra da disco ya gelirim.



-Bu kaçıncı kaza yapışın be. Araba dayanmıyor. Tamam. Akşam disco da görüşürüz John.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~



-Wuuuuhuuuuw ! İşte bu yaaa.



Sang-ho kapıdan girip aşağıda dans edenlere baktı. John'u beklerken müziğin ritmiyle kendisi de hafif hafif dans etmeye başladı.



-Hah, geldim.



John, yerinde dans eden Sang-ho'ya garip garip baktı.



-Ne yapıyorsun be?



-Şu anda duyduğun şey müzik, benim de bu yaptığım dans.



-Salak, biliyoruz heralde. Niye burdasın.



-Myeong-dae'yi seni ve diğer çocukları bekledim ama artık dayanamayacağım ben gidiyorum.



Sang-ho merdivenlerden aşağı inip kendisini koca salonun kalabalığına bıraktı. Aralarından geçerken tanıdığı kişilerle selamlaşıyordu.



-Oo adamım yine burdasın.



-Tabi ki burdayım.



-Hey Sang-ho! Naber adamım.



-İyidir dostum. Ben buralardayım hadi görüşürüz.



-Ya Oppa~, nasılsın? Seni özledim. Ya sen?



- Ya ya ben de ben de.



Sang-ho kalabalıktan sıyrılıp bir tabure çekti ve viski istedi.



Çok geçmeden John da yanına geldi. Sang-ho'nun viski içtiğini görünce o da viski istedi. Sonra tabureyi ters yöne çevirip dans eden kızlara bakmaya başladı.



- Yine mi kızlara bakıyorsun? Bırak şu işleri onlar sana gelsin.



-Senin kadar yakışıklı olsam ben de dert etmezdim. Birazdan güzel kızlar damlar yanına.



Sang-ho yine alaycı bir gülümseme attı.



-Off ne sıkıcı şeyler çalıyorlar. Benim bu işi devralmam lazım.



Deyip oturduğu masadan kalktı ve dj'in bulunduğu yere gitti. Bu arada John'un yanına Myeong-dae geldi.



-Naber dostum?



-İyidir.



-Kızlara dalmışsın yine



-Haha ayıp ettin.



-Bu gece millet coşmuş.



John, Myeong-dae'ye dj'lik yapan Sang-ho yu gözleriyle işaret etti.



-Oraya bak anlarsın.



Myeong-dae birkaç saniye baktıktan sonra Sang-ho'yu gördü ve gülümsedi.



-Adamım yine coşturuyor milleti.



-Kafa dağıtmak için yapıyor eminim.

Deyip ağzına çerez attı John. Myeong ise meraklı meraklı John'a baktı.



-Kafa dağıtmak için mi? Birşey mi oldu?

John kafasını evet anlamında sallayıp kahkaha atmaya başladı.



-John söylesene ne oldu?



John biraz kendine geldikten sonra içkisinden yudum alıp Myeong'a sırıttı.



-O kız bugün bizim playboy a züppe dedi.



-Haha ciddi misin? O ne yaptı peki?



-Afalladı kaldı. Birşey diyemedi.



-Yazık be uğraşmayın kızla.



John'un sırıtan yüz ifadesi birden soldu. Viski bardağına bakıp daldı ve yavsşça konuşmaya başladı.



-Aslında... Bu iddeadan vazgeçsem diyorum... O kız çok masum.. Bizim Sang-ho öyle bir meleği haketmiyor.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



Mi-cha erkenden gelip sıraya oturdu ve başını masaya koydu.



-Hey! Rahatsız mısın?



Kız kafasını hafiften kaldırıp baygın gözlerle kendisine seslenen kişiye baktı. Hafifçe gülümsedi.



-Biraz uykusuzum. Hepsi bu.



-Sana kahve almamı ister misin?



-Hayır teşekkürler. Az önce içtim.



-Çok tatlı bir gülüşün var. Karşımda anasınıfı çocuğu varmış gibi hissettim.



Mi-cha yine o çocuksu gülüşüyle güldü.



-Teşekkür ederim.



-Bu arada adım Kim John.



-Ben de Mi-cha. Memnun oldum



-Ben de.



Dedi John gülümseyerek. Bu arada başını tutarak Sang-ho geldi ve kendisini Mi-cha'nın yanına attı.



-Off başım!



Mi-cha garip garip ona baktı.



-Başın mı ağrıyor?



Sang-ho kıza baktı. Sonra kafasını masaya koydu.



-Hayır karnım sğrıyor da başım ağrıyor diyesim geldi.



Mi-cha ona aldırmadan çantasından soğuk kahve çıkarıp Sang-ho'ya uzattı.



-Bunu iç. Kendine gelirsin.



Sang-ho kafasını kaldırıp şaşkın şaşkın baktı. Sonra kahveyi kendisine çekti.



-Teşekkürler.



John ise bu durumdan biraz huzursuz olmuştu.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~



-Off o kitapları bulamıyorum.



Mi-cha kütüphanede yine kendi kendine söyleniyordu.



-Merhaba.



Kafasını çevirdi. John'u görünce gülümsedi.



-Merhaba John.



-Yardıma ihtiyacın vardır diye düşündüm.



-Şey aslında yukarıdaki kitapları alamıyorum.



-Hangisi.?



-Mavinin yanındaki bordo kapaklı olan.



John uzanıp kitabı aldı.



-İşte burda.



Mi-cha gülümseyip teşekkür etti. Bahçede dolaşmaya başladılar.



-Okulu sevdin mi Mi-cha?



-Evet. Ya sen?



-Kızları çok güzel. Ben de sevdim yani.



Mi-cha garip garip John'a baktı. John bu bakışlar karşısında sırıtmayı kesip hemen hızlı hızlı konuştu.



-Ah,şey yanlış anlama. Öyle demek istemedim. Tabi ki okulu sevdim. Tüm arkadaşlarım burda. Seninle de arkadaş oldum hem.



Kız gülümseyip başını hafifçe eğdi ve yürümeye devam ettiler. Mi-cha aklındaki soruyu sorup sormamak arasında tereddüt etti. Sonra başını kaldırıp John'a baktı.



-John, Sang-ho kızlara gerçekten çok mu düşkün?



John aniden gelen bu soru karşısında huzursuz olmuştu. Belli etmemeye, gülümsemeye çalıltı.



-Ohoo çok düşkün. Hergün başka kızla uyanır.



Mi-cha gözlerini ve ağzını çocuk gibi kocaman açtı, sonra yavaşça başını eğdi.



-Onun kadar yakışıklı ve zengin bir erkek yalnız kalsa şaşırırdım zaten.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



-Ah, ben bu öğretmeni hiç sevmedim.



Sang-ho yanında oturan, dudağını büzüp kendi kendine konuşan Mi-cha'ya baktı. Çok masum duruyordu. İster istemez Sang-ho gülümsemeye başladı.



-Çocuk gibisin.



Mi-cha hafifçe gülümsedi. Sonra yine önüne döndü.



-Doğru söyle hangi çizgi film karakterine özeniyorsun. Barbie mi? Cindy mi?



Mi-cha hafifçe güldü. Çocuktan farksızdı. Her haliyle çok tatlı ve komik duruyordu. Sang-ho da gülmeye başladı.



-Hadi söyle çekinme. Cindy'ye benziyorsun.



-Aslında ben Çilek Kız'ı seviyorum.



Sang-ho gülmeyi bırakıp kıza şaşkın şaşkın baktı.



-Çilek kız mı? O kim be?



-Bilmiyor musun?



-Tabi ki bilmiyorum. Adı bile salakça. Barbie ve cindy'yi biliyorum. Onlara küçükken aşıktım Very Happy



Mi-cha dudağını büzdü.



-Dvet Barbie çok güzel ama Çilek kız daha tatlı.



-Haha konuştuğum şeye bak.



Bu arada bir erkek öğrenci yanlarına yaklaştı.



-Hey! Sınıfça tanışıp kaynaşmak için piknik düzenliyoruz. Geliyorsunuz değil mi?



Mi-cha sevinçten yerinde zıpladı.



-Ah gerçekten mi? Pikniğe bayılırım. Geliyorum.



Sang-ho bu çocuksu kıza bakıp alaycı alaycı güldü. Sonra kendisinden cevap bekleyen öğrenciye döndü.



-O zaman ben de geliyorum.



Arkadan John izliyordu. İçinde huzursuzluk vardı. Birden bağırdı.



-Şapşal çocuk. Neden bana sormadın? Ben de geliyorum.!



~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



-Hava mis gibi!



Sang-ho arabadan inip Mi-cha'ya yaklaştı ve cebinden birşey çıkarıp uzattı.



-Al bunu.



Mi-cha meraklı meraklı baktı.



-Bu ne?



-Çilekli meyve suyu. Çilek kızın hoşuna gideceğini düşündüm.



Mi-cha kocaman gülümseyip Sang-ho'nun boynuna atladı.



-Çok teşekkür ederim.



Sang-ho ise neye uğradığını şaşırmıştı. Ama kızın kendisinden hoşlandığını düşünmüyordu. Mi-cha'nin bu hareketleri, onun çocuklu kişiliğiyle ilgiliydi ve duygularını bir çocuk kadar apaçık gösteriyordu.

John ise bu sahneyi görmekten hiç hoşlanmamıştı.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~



John çimenlerin üstüne oturmuş, müzik çalarında çalan dinlendirici şarkıyla kendisinden geçmişti. Bu sesi bastıran bir ses duydu.



-Biftekler hazır millet. Herkes gelsin.



-Wuuuuw süper görünüyor.



-Tabi süper olacak. Ben yaptım.



John gülümseyerek kulaklığını çıkardı ve herkesin olduğu yere gitti.



Tam yemeğe başlayacaklardı ki birşeyi farkettiler.



-Choi Sang-ho ce Song Mi-cha nerede???!!



John'un yüzündeki gülümseme birden kızgınlık ve korkuya dönüştü...



Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlarım ^^" 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder