~[4.Bölüm]~
-Hahahaha~
Sang-ho hızla frene basıp kahkaha atan John'a kaşlarını çatarak baktı.
-John kes iğrenç iğrenç gülmeyi.!
-Kız sana züppe dedi. Hahaha~
-Sesini kesecek misin yoksa ben keseyim mi?
John ağzını eliyle kapatıp gülmemeye çalıştı ama yine de beceremiyordu.
-Tamam tamam sustum.
-O kuş beyinli şapşal kendisine baksın önce. Kıyafetlerini çocuk bölümünden seçtiğine yemin edebilirim.
-Ama güzel ve tatlı olmadığını söyle.
-Akşam bizim disco ya gel de kız göstereyim sana. Hah!
-Neyse neyse sen bir taraflarımı morartmadan ben burada ineyim. Arabayı servisten alıp eve giderim sonra da disco ya gelirim.
-Bu kaçıncı kaza yapışın be. Araba dayanmıyor. Tamam. Akşam disco da görüşürüz John.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Wuuuuhuuuuw ! İşte bu yaaa.
Sang-ho kapıdan girip aşağıda dans edenlere baktı. John'u beklerken müziğin ritmiyle kendisi de hafif hafif dans etmeye başladı.
-Hah, geldim.
John, yerinde dans eden Sang-ho'ya garip garip baktı.
-Ne yapıyorsun be?
-Şu anda duyduğun şey müzik, benim de bu yaptığım dans.
-Salak, biliyoruz heralde. Niye burdasın.
-Myeong-dae'yi seni ve diğer çocukları bekledim ama artık dayanamayacağım ben gidiyorum.
Sang-ho merdivenlerden aşağı inip kendisini koca salonun kalabalığına bıraktı. Aralarından geçerken tanıdığı kişilerle selamlaşıyordu.
-Oo adamım yine burdasın.
-Tabi ki burdayım.
-Hey Sang-ho! Naber adamım.
-İyidir dostum. Ben buralardayım hadi görüşürüz.
-Ya Oppa~, nasılsın? Seni özledim. Ya sen?
- Ya ya ben de ben de.
Sang-ho kalabalıktan sıyrılıp bir tabure çekti ve viski istedi.
Çok geçmeden John da yanına geldi. Sang-ho'nun viski içtiğini görünce o da viski istedi. Sonra tabureyi ters yöne çevirip dans eden kızlara bakmaya başladı.
- Yine mi kızlara bakıyorsun? Bırak şu işleri onlar sana gelsin.
-Senin kadar yakışıklı olsam ben de dert etmezdim. Birazdan güzel kızlar damlar yanına.
Sang-ho yine alaycı bir gülümseme attı.
-Off ne sıkıcı şeyler çalıyorlar. Benim bu işi devralmam lazım.
Deyip oturduğu masadan kalktı ve dj'in bulunduğu yere gitti. Bu arada John'un yanına Myeong-dae geldi.
-Naber dostum?
-İyidir.
-Kızlara dalmışsın yine
-Haha ayıp ettin.
-Bu gece millet coşmuş.
John, Myeong-dae'ye dj'lik yapan Sang-ho yu gözleriyle işaret etti.
-Oraya bak anlarsın.
Myeong-dae birkaç saniye baktıktan sonra Sang-ho'yu gördü ve gülümsedi.
-Adamım yine coşturuyor milleti.
-Kafa dağıtmak için yapıyor eminim.
Deyip ağzına çerez attı John. Myeong ise meraklı meraklı John'a baktı.
-Kafa dağıtmak için mi? Birşey mi oldu?
John kafasını evet anlamında sallayıp kahkaha atmaya başladı.
-John söylesene ne oldu?
John biraz kendine geldikten sonra içkisinden yudum alıp Myeong'a sırıttı.
-O kız bugün bizim playboy a züppe dedi.
-Haha ciddi misin? O ne yaptı peki?
-Afalladı kaldı. Birşey diyemedi.
-Yazık be uğraşmayın kızla.
John'un sırıtan yüz ifadesi birden soldu. Viski bardağına bakıp daldı ve yavsşça konuşmaya başladı.
-Aslında... Bu iddeadan vazgeçsem diyorum... O kız çok masum.. Bizim Sang-ho öyle bir meleği haketmiyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mi-cha erkenden gelip sıraya oturdu ve başını masaya koydu.
-Hey! Rahatsız mısın?
Kız kafasını hafiften kaldırıp baygın gözlerle kendisine seslenen kişiye baktı. Hafifçe gülümsedi.
-Biraz uykusuzum. Hepsi bu.
-Sana kahve almamı ister misin?
-Hayır teşekkürler. Az önce içtim.
-Çok tatlı bir gülüşün var. Karşımda anasınıfı çocuğu varmış gibi hissettim.
Mi-cha yine o çocuksu gülüşüyle güldü.
-Teşekkür ederim.
-Bu arada adım Kim John.
-Ben de Mi-cha. Memnun oldum
-Ben de.
Dedi John gülümseyerek. Bu arada başını tutarak Sang-ho geldi ve kendisini Mi-cha'nın yanına attı.
-Off başım!
Mi-cha garip garip ona baktı.
-Başın mı ağrıyor?
Sang-ho kıza baktı. Sonra kafasını masaya koydu.
-Hayır karnım sğrıyor da başım ağrıyor diyesim geldi.
Mi-cha ona aldırmadan çantasından soğuk kahve çıkarıp Sang-ho'ya uzattı.
-Bunu iç. Kendine gelirsin.
Sang-ho kafasını kaldırıp şaşkın şaşkın baktı. Sonra kahveyi kendisine çekti.
-Teşekkürler.
John ise bu durumdan biraz huzursuz olmuştu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Off o kitapları bulamıyorum.
Mi-cha kütüphanede yine kendi kendine söyleniyordu.
-Merhaba.
Kafasını çevirdi. John'u görünce gülümsedi.
-Merhaba John.
-Yardıma ihtiyacın vardır diye düşündüm.
-Şey aslında yukarıdaki kitapları alamıyorum.
-Hangisi.?
-Mavinin yanındaki bordo kapaklı olan.
John uzanıp kitabı aldı.
-İşte burda.
Mi-cha gülümseyip teşekkür etti. Bahçede dolaşmaya başladılar.
-Okulu sevdin mi Mi-cha?
-Evet. Ya sen?
-Kızları çok güzel. Ben de sevdim yani.
Mi-cha garip garip John'a baktı. John bu bakışlar karşısında sırıtmayı kesip hemen hızlı hızlı konuştu.
-Ah,şey yanlış anlama. Öyle demek istemedim. Tabi ki okulu sevdim. Tüm arkadaşlarım burda. Seninle de arkadaş oldum hem.
Kız gülümseyip başını hafifçe eğdi ve yürümeye devam ettiler. Mi-cha aklındaki soruyu sorup sormamak arasında tereddüt etti. Sonra başını kaldırıp John'a baktı.
-John, Sang-ho kızlara gerçekten çok mu düşkün?
John aniden gelen bu soru karşısında huzursuz olmuştu. Belli etmemeye, gülümsemeye çalıltı.
-Ohoo çok düşkün. Hergün başka kızla uyanır.
Mi-cha gözlerini ve ağzını çocuk gibi kocaman açtı, sonra yavaşça başını eğdi.
-Onun kadar yakışıklı ve zengin bir erkek yalnız kalsa şaşırırdım zaten.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Ah, ben bu öğretmeni hiç sevmedim.
Sang-ho yanında oturan, dudağını büzüp kendi kendine konuşan Mi-cha'ya baktı. Çok masum duruyordu. İster istemez Sang-ho gülümsemeye başladı.
-Çocuk gibisin.
Mi-cha hafifçe gülümsedi. Sonra yine önüne döndü.
-Doğru söyle hangi çizgi film karakterine özeniyorsun. Barbie mi? Cindy mi?
Mi-cha hafifçe güldü. Çocuktan farksızdı. Her haliyle çok tatlı ve komik duruyordu. Sang-ho da gülmeye başladı.
-Hadi söyle çekinme. Cindy'ye benziyorsun.
-Aslında ben Çilek Kız'ı seviyorum.
Sang-ho gülmeyi bırakıp kıza şaşkın şaşkın baktı.
-Çilek kız mı? O kim be?
-Bilmiyor musun?
-Tabi ki bilmiyorum. Adı bile salakça. Barbie ve cindy'yi biliyorum. Onlara küçükken aşıktım
Mi-cha dudağını büzdü.
-Dvet Barbie çok güzel ama Çilek kız daha tatlı.
-Haha konuştuğum şeye bak.
Bu arada bir erkek öğrenci yanlarına yaklaştı.
-Hey! Sınıfça tanışıp kaynaşmak için piknik düzenliyoruz. Geliyorsunuz değil mi?
Mi-cha sevinçten yerinde zıpladı.
-Ah gerçekten mi? Pikniğe bayılırım. Geliyorum.
Sang-ho bu çocuksu kıza bakıp alaycı alaycı güldü. Sonra kendisinden cevap bekleyen öğrenciye döndü.
-O zaman ben de geliyorum.
Arkadan John izliyordu. İçinde huzursuzluk vardı. Birden bağırdı.
-Şapşal çocuk. Neden bana sormadın? Ben de geliyorum.!
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Hava mis gibi!
Sang-ho arabadan inip Mi-cha'ya yaklaştı ve cebinden birşey çıkarıp uzattı.
-Al bunu.
Mi-cha meraklı meraklı baktı.
-Bu ne?
-Çilekli meyve suyu. Çilek kızın hoşuna gideceğini düşündüm.
Mi-cha kocaman gülümseyip Sang-ho'nun boynuna atladı.
-Çok teşekkür ederim.
Sang-ho ise neye uğradığını şaşırmıştı. Ama kızın kendisinden hoşlandığını düşünmüyordu. Mi-cha'nin bu hareketleri, onun çocuklu kişiliğiyle ilgiliydi ve duygularını bir çocuk kadar apaçık gösteriyordu.
John ise bu sahneyi görmekten hiç hoşlanmamıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
John çimenlerin üstüne oturmuş, müzik çalarında çalan dinlendirici şarkıyla kendisinden geçmişti. Bu sesi bastıran bir ses duydu.
-Biftekler hazır millet. Herkes gelsin.
-Wuuuuw süper görünüyor.
-Tabi süper olacak. Ben yaptım.
John gülümseyerek kulaklığını çıkardı ve herkesin olduğu yere gitti.
Tam yemeğe başlayacaklardı ki birşeyi farkettiler.
-Choi Sang-ho ce Song Mi-cha nerede???!!
John'un yüzündeki gülümseme birden kızgınlık ve korkuya dönüştü...
Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlarım ^^"
-Hahahaha~
Sang-ho hızla frene basıp kahkaha atan John'a kaşlarını çatarak baktı.
-John kes iğrenç iğrenç gülmeyi.!
-Kız sana züppe dedi. Hahaha~
-Sesini kesecek misin yoksa ben keseyim mi?
John ağzını eliyle kapatıp gülmemeye çalıştı ama yine de beceremiyordu.
-Tamam tamam sustum.
-O kuş beyinli şapşal kendisine baksın önce. Kıyafetlerini çocuk bölümünden seçtiğine yemin edebilirim.
-Ama güzel ve tatlı olmadığını söyle.
-Akşam bizim disco ya gel de kız göstereyim sana. Hah!
-Neyse neyse sen bir taraflarımı morartmadan ben burada ineyim. Arabayı servisten alıp eve giderim sonra da disco ya gelirim.
-Bu kaçıncı kaza yapışın be. Araba dayanmıyor. Tamam. Akşam disco da görüşürüz John.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Wuuuuhuuuuw ! İşte bu yaaa.
Sang-ho kapıdan girip aşağıda dans edenlere baktı. John'u beklerken müziğin ritmiyle kendisi de hafif hafif dans etmeye başladı.
-Hah, geldim.
John, yerinde dans eden Sang-ho'ya garip garip baktı.
-Ne yapıyorsun be?
-Şu anda duyduğun şey müzik, benim de bu yaptığım dans.
-Salak, biliyoruz heralde. Niye burdasın.
-Myeong-dae'yi seni ve diğer çocukları bekledim ama artık dayanamayacağım ben gidiyorum.
Sang-ho merdivenlerden aşağı inip kendisini koca salonun kalabalığına bıraktı. Aralarından geçerken tanıdığı kişilerle selamlaşıyordu.
-Oo adamım yine burdasın.
-Tabi ki burdayım.
-Hey Sang-ho! Naber adamım.
-İyidir dostum. Ben buralardayım hadi görüşürüz.
-Ya Oppa~, nasılsın? Seni özledim. Ya sen?
- Ya ya ben de ben de.
Sang-ho kalabalıktan sıyrılıp bir tabure çekti ve viski istedi.
Çok geçmeden John da yanına geldi. Sang-ho'nun viski içtiğini görünce o da viski istedi. Sonra tabureyi ters yöne çevirip dans eden kızlara bakmaya başladı.
- Yine mi kızlara bakıyorsun? Bırak şu işleri onlar sana gelsin.
-Senin kadar yakışıklı olsam ben de dert etmezdim. Birazdan güzel kızlar damlar yanına.
Sang-ho yine alaycı bir gülümseme attı.
-Off ne sıkıcı şeyler çalıyorlar. Benim bu işi devralmam lazım.
Deyip oturduğu masadan kalktı ve dj'in bulunduğu yere gitti. Bu arada John'un yanına Myeong-dae geldi.
-Naber dostum?
-İyidir.
-Kızlara dalmışsın yine
-Haha ayıp ettin.
-Bu gece millet coşmuş.
John, Myeong-dae'ye dj'lik yapan Sang-ho yu gözleriyle işaret etti.
-Oraya bak anlarsın.
Myeong-dae birkaç saniye baktıktan sonra Sang-ho'yu gördü ve gülümsedi.
-Adamım yine coşturuyor milleti.
-Kafa dağıtmak için yapıyor eminim.
Deyip ağzına çerez attı John. Myeong ise meraklı meraklı John'a baktı.
-Kafa dağıtmak için mi? Birşey mi oldu?
John kafasını evet anlamında sallayıp kahkaha atmaya başladı.
-John söylesene ne oldu?
John biraz kendine geldikten sonra içkisinden yudum alıp Myeong'a sırıttı.
-O kız bugün bizim playboy a züppe dedi.
-Haha ciddi misin? O ne yaptı peki?
-Afalladı kaldı. Birşey diyemedi.
-Yazık be uğraşmayın kızla.
John'un sırıtan yüz ifadesi birden soldu. Viski bardağına bakıp daldı ve yavsşça konuşmaya başladı.
-Aslında... Bu iddeadan vazgeçsem diyorum... O kız çok masum.. Bizim Sang-ho öyle bir meleği haketmiyor.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Mi-cha erkenden gelip sıraya oturdu ve başını masaya koydu.
-Hey! Rahatsız mısın?
Kız kafasını hafiften kaldırıp baygın gözlerle kendisine seslenen kişiye baktı. Hafifçe gülümsedi.
-Biraz uykusuzum. Hepsi bu.
-Sana kahve almamı ister misin?
-Hayır teşekkürler. Az önce içtim.
-Çok tatlı bir gülüşün var. Karşımda anasınıfı çocuğu varmış gibi hissettim.
Mi-cha yine o çocuksu gülüşüyle güldü.
-Teşekkür ederim.
-Bu arada adım Kim John.
-Ben de Mi-cha. Memnun oldum
-Ben de.
Dedi John gülümseyerek. Bu arada başını tutarak Sang-ho geldi ve kendisini Mi-cha'nın yanına attı.
-Off başım!
Mi-cha garip garip ona baktı.
-Başın mı ağrıyor?
Sang-ho kıza baktı. Sonra kafasını masaya koydu.
-Hayır karnım sğrıyor da başım ağrıyor diyesim geldi.
Mi-cha ona aldırmadan çantasından soğuk kahve çıkarıp Sang-ho'ya uzattı.
-Bunu iç. Kendine gelirsin.
Sang-ho kafasını kaldırıp şaşkın şaşkın baktı. Sonra kahveyi kendisine çekti.
-Teşekkürler.
John ise bu durumdan biraz huzursuz olmuştu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Off o kitapları bulamıyorum.
Mi-cha kütüphanede yine kendi kendine söyleniyordu.
-Merhaba.
Kafasını çevirdi. John'u görünce gülümsedi.
-Merhaba John.
-Yardıma ihtiyacın vardır diye düşündüm.
-Şey aslında yukarıdaki kitapları alamıyorum.
-Hangisi.?
-Mavinin yanındaki bordo kapaklı olan.
John uzanıp kitabı aldı.
-İşte burda.
Mi-cha gülümseyip teşekkür etti. Bahçede dolaşmaya başladılar.
-Okulu sevdin mi Mi-cha?
-Evet. Ya sen?
-Kızları çok güzel. Ben de sevdim yani.
Mi-cha garip garip John'a baktı. John bu bakışlar karşısında sırıtmayı kesip hemen hızlı hızlı konuştu.
-Ah,şey yanlış anlama. Öyle demek istemedim. Tabi ki okulu sevdim. Tüm arkadaşlarım burda. Seninle de arkadaş oldum hem.
Kız gülümseyip başını hafifçe eğdi ve yürümeye devam ettiler. Mi-cha aklındaki soruyu sorup sormamak arasında tereddüt etti. Sonra başını kaldırıp John'a baktı.
-John, Sang-ho kızlara gerçekten çok mu düşkün?
John aniden gelen bu soru karşısında huzursuz olmuştu. Belli etmemeye, gülümsemeye çalıltı.
-Ohoo çok düşkün. Hergün başka kızla uyanır.
Mi-cha gözlerini ve ağzını çocuk gibi kocaman açtı, sonra yavaşça başını eğdi.
-Onun kadar yakışıklı ve zengin bir erkek yalnız kalsa şaşırırdım zaten.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Ah, ben bu öğretmeni hiç sevmedim.
Sang-ho yanında oturan, dudağını büzüp kendi kendine konuşan Mi-cha'ya baktı. Çok masum duruyordu. İster istemez Sang-ho gülümsemeye başladı.
-Çocuk gibisin.
Mi-cha hafifçe gülümsedi. Sonra yine önüne döndü.
-Doğru söyle hangi çizgi film karakterine özeniyorsun. Barbie mi? Cindy mi?
Mi-cha hafifçe güldü. Çocuktan farksızdı. Her haliyle çok tatlı ve komik duruyordu. Sang-ho da gülmeye başladı.
-Hadi söyle çekinme. Cindy'ye benziyorsun.
-Aslında ben Çilek Kız'ı seviyorum.
Sang-ho gülmeyi bırakıp kıza şaşkın şaşkın baktı.
-Çilek kız mı? O kim be?
-Bilmiyor musun?
-Tabi ki bilmiyorum. Adı bile salakça. Barbie ve cindy'yi biliyorum. Onlara küçükken aşıktım
Mi-cha dudağını büzdü.
-Dvet Barbie çok güzel ama Çilek kız daha tatlı.
-Haha konuştuğum şeye bak.
Bu arada bir erkek öğrenci yanlarına yaklaştı.
-Hey! Sınıfça tanışıp kaynaşmak için piknik düzenliyoruz. Geliyorsunuz değil mi?
Mi-cha sevinçten yerinde zıpladı.
-Ah gerçekten mi? Pikniğe bayılırım. Geliyorum.
Sang-ho bu çocuksu kıza bakıp alaycı alaycı güldü. Sonra kendisinden cevap bekleyen öğrenciye döndü.
-O zaman ben de geliyorum.
Arkadan John izliyordu. İçinde huzursuzluk vardı. Birden bağırdı.
-Şapşal çocuk. Neden bana sormadın? Ben de geliyorum.!
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
-Hava mis gibi!
Sang-ho arabadan inip Mi-cha'ya yaklaştı ve cebinden birşey çıkarıp uzattı.
-Al bunu.
Mi-cha meraklı meraklı baktı.
-Bu ne?
-Çilekli meyve suyu. Çilek kızın hoşuna gideceğini düşündüm.
Mi-cha kocaman gülümseyip Sang-ho'nun boynuna atladı.
-Çok teşekkür ederim.
Sang-ho ise neye uğradığını şaşırmıştı. Ama kızın kendisinden hoşlandığını düşünmüyordu. Mi-cha'nin bu hareketleri, onun çocuklu kişiliğiyle ilgiliydi ve duygularını bir çocuk kadar apaçık gösteriyordu.
John ise bu sahneyi görmekten hiç hoşlanmamıştı.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
John çimenlerin üstüne oturmuş, müzik çalarında çalan dinlendirici şarkıyla kendisinden geçmişti. Bu sesi bastıran bir ses duydu.
-Biftekler hazır millet. Herkes gelsin.
-Wuuuuw süper görünüyor.
-Tabi süper olacak. Ben yaptım.
John gülümseyerek kulaklığını çıkardı ve herkesin olduğu yere gitti.
Tam yemeğe başlayacaklardı ki birşeyi farkettiler.
-Choi Sang-ho ce Song Mi-cha nerede???!!
John'un yüzündeki gülümseme birden kızgınlık ve korkuya dönüştü...
Umarım beğenmişsinizdir arkadaşlarım ^^"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder